Oyuncular: Halit Akçatepe (Yaşar Yaşamaz), Münir Özkul (Yaşar’ın babası Reşit),
İhsan Yüce (Sadık Emmi), Bülent Kayabaş (Otelci), Necdet Tosun (Belediye
Başkanı), Suna Pekuysal, Feridun
Çölgeçen (Nüfus Md), Mehmet Keskinoğlu, Necla Soylu (Ayşe), Danyal Topatan
(Patron), Rıza Tüzün, Şener Şen, Mete İnselel (avukat), İlhan Hemşeri (Yaşar’ın
avukatı), Arap Celal (mahkûm), Turgut Boralı (ruh doktoru), Renan Fosforoğlu
(saray hademesi), Zeki Alpan (Nüfus Md.), Yüksel Gözen (Karşılama kom), Faik
Coşkun (kasap), Ekrem Dümer (polis), Ali Demir (İlkokul Md.), Necdet Yakın
(Nüfus md.), Lütfü Engin (odacı), Murat Tok (Arzuhalci), Güzin Özipek (odacı),
Yaşar Şener (göz doktoru), Zeki Sezer (Garson), Osman Alyanak, Enver Dönmez,
Mehmet Aslan
Konu: Yazar romanı Yaşar
isimli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi ülkesinde yaşadığı, dönemin
sosyal - siyasal yapısının - özellikle bürokrasideki kargaşanın içinde başından
geçenleri traji-komik bir şekilde ele alarak kurgulamıştır. Kahramanın devlet
dairelerinde yaşadığı yanlışlıklar ve sürüp giden bir bürokrasi çemberi içinde
nasıl zor durumda kaldığı anlatılmaktadır.
Yaşar Yaşamaz‘ın adından da anlaşıldığı gibi
hükümet tarafından onun çıkarları söz konusu olduğunda yaşamadığı, değilken ise
yaşadığı iddia edilmektedir. Deyimin tam anlamıyla kimlik bunalımına düşen bu
insan hapishanedeyken işin kurdu olur.
Özet: Yaşar Yaşamaz devlet
okuluna kayıt olabilmek için o güne kadar çıkarılmamış olan nüfus kağıdını
çıkartmak için babasıyla birlikte nüfus müdürlüğüne gider. Kayıtlarda babasının
kaydedilmiş olan doğum tarihi doğru olarak geçirilmiştir. Yani 1897’de doğan
babasının 1911’de -yine doğru olarak- Yaşar’ın annesiyle evlendiği
kaydedilmiştir. Ancak aynı kütükte Yaşar’ın 1896’da yani babasından bir yıl
önce doğduğu ve 1935’te Çanakkale Savaşı’nda şehit olduğu yazmaktadır.
Henüz 12 yaşında olan
Yaşar kayıtlardaki yanlışlık yüzünden yaşamıyor görünmekte, bu yüzden ona nüfus
kâğıdı verilmemektedir. Durumu düzeltmeye çalışan Yaşar’ın babası Reşit oğlunu
devlet okuluna göndermek adına aylarca nüfus müdürlüğünün kapısını aşındırır.
Yalnız hiçbir sonuç elde edemez. Yaşayan Yaşar yaşamıyor sayılmaktadır. Böyle
olunca baba da, oğul da duruma gönülsüz olarak boyun eğer.
Okuma yazmayı mahalle
mektebinde öğrenen Yaşar’ın, mahalle mektebinde okuyan ayrıca aile dostlarının
kızı olan Ayşe’yle de küçük yaşlarda başlayan saf bir sevdası vardır. Kaderine
boyun eğen Yaşar az çok varlıklı babasının tarlasında, bostanında çalışmakta,
ona yardım edip acısını dindirmeye çalışmaktadır. Yaşıtları askere gidip terhis
bile olmuştur. Ama Yaşar’a asker yoklaması dahi yapılmamıştır. Ayşe’yi istemeye
gittikleri bir gün iki jandarma Yaşar’ı alıp karakola götürürler. Asker kaçağı
olarak görünen Yaşar aslında bu duruma sevinmektedir. Çünkü askerlik yaparsa
yaşadığı resmen kanıtlanacak ve Ayşe’ye resmi nikah kıyabilecektir. Askere
alınan Yaşar canla başla çalışıp, hiçbir emre itaatsizlik etmeden askerliğini
yapmaktadır. Düşüncesi komutanların gözüne girip onların bu derdine yardımcı
olmalarını sağlamaktır. Kendi devreleri terhis olup giderken Yaşar terhis
olamamıştır. Fazladan askerlik yaparken komutanı ona bu durumu kayıtlarda
Dersim’de 1935’te şehit düştüğünün yazdığını bu yüzden terhis edemediklerini
söylemektedir. Neyseki komutanı onun eline askerliğini yaptığını bildiren bir
belge verir.
Kasabasına dönen Yaşar Ayşe’nin babasından, babasının
öldüğünü öğrenir. Hayattaki tek kimsesini kaybeden Yaşar’ın önüne bu kez
babasının vergi ve şahsi borçları çıkar. Tek varisi olduğu mirası alabilmek
için borçla harçla babasının borçlarını ödemiştir. Nasıl olsa babasından iyi
bir miras kalacaktır. Borçlarını ödemek için gittiği devlet dairelerinde işleri
çarçabuk hallolmuştur. Nasıl olsa devlet kazanacaktır. Sıra mirası almaya
gelince işler karışır.
Babasının oğlu olduğu kanıtlanamadığı için
karşısına bin bir zorluk çıkar, açılan mahkemeden sonra zorla da olsa mirası
hak ettiğini kanıtlar. Ancak bu kez de alacağı için o numara senin, bu devlet
dairesi benim; o mühür senin, bu sıra benim dolaşan Yaşar devlet dairelerindeki
yavaşlık yüzünden mirası alamaz. Alması gereken son mühür için dairenin
müdürünü arar. Müdür futbol maçı için stadyumdadır. Bağıra çağıra müdürü arayan
Yaşar’ı bir polis yanlış anlar. Onun polis müdürünü aradığını sanır.
Anlattıklarından onun deli olduğunu sanan polis müdürü onu dövdürür. Küfür
etmeye başlayan Yaşar’ı yakalayıp tımarhaneye kapatırlar. Bir müddet sonra
doktorlar onun deli olmadığını anlasalar da onu salamazlar. Onu orada hem
hademe olarak bedavadan çalıştırırlar hem de onun oradan taburcu olması için
yaşadığının belgelenmesi gerekmektedir. Yaşar en sonunda hastaneden kaçar.
Parasız ve işsiz kalan Yaşar köyden eski bir
tanıdığının bir parti başkanı olduğunu öğrenir. Onun yanına bin bir zorlukla
gider ve ondan iş talep eder. Hademelik gibi bir iş için diplomasının gerekli
olduğunu söyleyen Satı Bey adındaki bu eski tanıdık ona bir kart verir. Bu
kartta Satı Bey’in imzası ve Yaşar’ın işe alınmasını yazan bir not vardır.
Yaşar İstanbul’da bir müzede bekçilik, hademelik bir gibi iş bulmak için
Ayşe’yle vedalaşıp İstanbul yollarına düşer. Bir hemşerisinin yanına onun
sayesinde bir otele yerleşir. Günlerce müzenin yollarını aşındırır. Ancak kartı
gösterip işe alacak müdürle bir türlü
görüşemez. Müdür tatildedir, hastadır, izinlidir diye Yaşar’la görüştürülmez.
Bir gün müdürle görüşme fırsatı bulur ancak kart ceketin cebinde gide gele hem
yırtılmış hem de yazıları silinmiştir. Bu yüzden Yaşar’ın müze hayalleri suya
gömülür.
Kahrolan Yaşar çaresiz
kalmıştır. Ayşe’nin İstanbul’a kaçmasını ister ve ona zengin bir evde
hizmetçilik işi bulur. Ayşe Güher Hanım adında Boğaziçi’nde yaşayan bir hanımın
yanında çalışmaya başlar. Çok iyi kazanan Ayşe bir an önce Yaşar’la resmi
nikahla evlenme isteğindedir. Yaşar çaresizlikten Ayşe’den para alır ve bir
ortak bulup manav açar. Yalnız ortağı bir gece dükkânı boşaltıp kaçar. Yaşar hak
talep edemez hatta ortağının vergi borcunu da öder. Bunca acıya dayanamayan
Yaşar intihar etmeye kalkar; ancak parasız ölünmüyordur da. Bu sırada Ayşe
Yaşar’dan hamile kalır ve Güher Hanım’ın konağına bir erkek lazımdır. Yaşar
Anşe’nin sayesinde konakta iş bulur. Ev sahibi bir süre sonra onun nüfus
kağıdının olmadığını öğrenince onu işten çıkarır.
Yine sokakta kalan Yaşar
kendine bir ev bulur. Yaşlı bir ev sahibi vardır. O da karısıyla mahkemelik
olmuştur. Adamın sözde memlekette üç çocuğu daha vardır. Karısı nüfustaki bu
yanlışlık yüzünden kocasının ona ihanet ettiğini zanneder. Adamın kalbi
mahkemelere savcılıklara dayanamamış ve adam ölmüştür. Karısı Yaşar’ı evden
çıkarır ve Yaşar yine sokakta kalır. Kendine bir han odası bulur, bu sırada
Ayşe’nin karnı iyice büyüdüğü için Ayşe konaktan atılır. Sonra Ayşe de ona acıyan
bir kadının evinde kalmaya başlar.
Kahramanımız para
kazanmak için kendine yeni bir sektör bulmuştur. Zengin arabalarının altına
kendini atıp onlardan para koparacaktır. Ancak bir gün pahalı bir arabanın
değil de bir dolmuşun altında kalan Yaşar haftalarca hastanede yatar. Böyle bir
zamanda Ayşe bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Ayşe’nin babası kızını ve
Yaşar’ı affeder ve kasabaya geri dönmelerini ister. Hastaneden çıkan Yaşar
Ayşe’si ve oğlu Hayati’yle kasabasına geri döner. İçgüveyi olarak Ayşe’nin
evine yerleşir.
Oğlunun nüfus kağıdını çıkarmak için yine aynı
nüfus müdürlüğüne gider. Ölü bir adamın çocuğu olmaz iddiasıyla oğluna nüfus kâğıdı
verilmez. Oğlunun da aynı kaderi paylaştığını gören Yaşar o güne kadar
yapmadığı bir şeyi yapar: yaşadığı zorluklar yüzünden ve o anki siniriyle
devlete düzene öyle bir küfretmeye başlar ki bu yüzden hapse atılır. Hapse
atıldığı günkü hali çok toy ve garibandır. Koğuş arkadaşları ona acırlar. Yaşar
her akşam başından geçenleri tatlı anlatımıyla onlara anlatır.
Mahkûmlar her akşam onun yeni bir hikâyesini
dinlemeyi öyle çok severler ki bu yüzden onun eline birkaç kuruş bile
tutuştururlar. Sonraları Yaşar’ın gözü açılır. Hapishanede zengin olmanın
yollarını bulur. Usulsüz işler yapmaya başlar. Hatta hapishaneye eroin bile
sokar. O ustası olmuştur bozuk düzenin. Geçimini en kolay yoldan sağlamaya
başlamıştır. Eski püskü elbiselerle geldiği o koğuştan, hapishane müdürünün
dahi giyemeyeceği şık elbiselerle çıkmıştır. Yaşar Yaşamaz da artık bu bozuk
düzenin çark dişlerinden biri olup çıkar!...
(Kyn: https://bilgiyelpazesi.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder