Translate

9 Nisan 2020 Perşembe

HALKALI KÖLE (1986) - Bekir Yıldız


 Yönetmen: Ümit Efekan, Senaryo: Haşmet Zeybek [1], Eser: Bekir Yıldız, Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi, Özgün müzik: Cahit Berkay, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Şems Tokgöz, Armağan Köksal, Tümay Rızai, Fehmi Acar, Negatif montaj: Ali Berkant, Ömer Aksu, Ses teknisyeni: Erkan Esenboğa, Set teknisyenleri: Ahmet Topal, Yusuf Güney, Işık: Yusuf Tümen, Ziya Yalçın, Kamera asistanı: Hasan Seker, Prodüksiyon müdürü: Hüseyin Zan, Yönetmen asistanı: Ali Kıvırcık,  Füsun Tülek, Kurgu: Mevlüt Koçak, Yapım: Pınar Filmcilik ve Video işletmeleri, Yapımcı: Halis Şenol, Sineray stüdyolarında seslendirilmiş ve renklendirilmiştir.

Oyuncular: Tarık Akan, Zuhal Olcay, Melike Zobu, Ferdi Altuner, Menderes Samancılar, Mesut Çakarlı, Muazzez Kurtoğlu, Haşmet Zeybek, Diler Saraç, Selahattin Fırat, Nilgün Belgün, Selçuk Yalçıntaş, Gökçe Akma,

Konu: Özel bir yaşam olan aile kurumunu yargılayan, kadın-erkek beraberliklerine belgeci bir tutumla yaklaşan bir uyarlama film. Filmde Zuhal Olcay çok doğal bir oyun tutturmuş. Melike Zobu ise ilk kez kendini aşan bir oyun sergiliyor. 

& Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle"sini (Aile Savaşları'nı okumadım) önceleri oldukça tedirgin olarak, bir tür diken üstünde okumaya başladığımı anımsıyorum. Bu, kitabı bir roman mı, yoksa bir anı kitabı gibi mi okumak gerektiği konusundaki belirsizlik kadar, kitabın Yıldız'ın özel yaşamının bir bölümünü (veya dönemini) sergilemesinden kaynaklanıyordu. Gerçi her tür yapıntı yapıtta yazar sonuç olarak biraz da kendi yaşamını anlatır. Ama bu kez olaylar, roman tekniğiyle yoğrulmaktan çok, bir anı defteri gibi anlatılıyor, üstelik Yıldız, bunun "kendi hayatı" olduğunu açıkça söylüyordu. Özel yaşamların bu tür sergilenmesi, beni hep biraz rahatsız etmiştir. Ama "Halkalı Köle"de bu tür tedirginlik1er çabucak aşılıyor ve yapıtın (roman, anı neyse) büyüsü işlemeye başlıyordu. Bunun temel nedeninin, yapıttan taşan "içtenlik" olduğunu sezmiştim. Anlattıkları yalnız Yıldız'ın yaşamında bir bölüm değildi. Yıldız için hala çok güncel, "yakıcı", etkisi süren, alevi buram buram tüten olaylardı bunlar anlaşılan... Ve bu içtenlik, bu "sahiplik" duygusu eninde sonunda etkisini gösteriyordu.

"Halkalı Köle" filmi, temelde aynı avantajdan yararlanıyor. Yine bir "özel yaşam" sergilemesi karşısında olunduğunun anlaşılmasıyla gelen rahatsızlık da, kitapta bir derece kabul edilen Yıldız'ın oldukça kuramsal, "kitabı" laflarının getirdiği yapaylık duygusu da, kısa sürede fılmin tıpkı roman gibi içerdiği içtenlik nedeniyle siliniyor. Yıldız, anlaşılan ilk karısından çok çekmiş...Çektiklerini anlatırken, tüm bir evlilik kurumunu "köylü, kentli ve Avrupalı" gözüyle, yargılıyor, irdeliyor, ayrıştırıyor... Kırsal kesim kökenli iki insan arasında, kent yaşamı ve diğerleri üstüne kurulan, üstelik bir de Almanya deneyi geçiren bir evliliğin, biraz toplumsal ve ekonomik, ama daha çok insancıl/bireysel engellere çarparak tuzla buz olmasını, "sevginin ölmesi" ile birlikte doğan gerilimi, giderek düşmanlı baştan sona irdeliyor film Tam anlamıyla "bir evliliğin (veya bir boşanmanın anatomisi" bu Yıldız'ın kitaptan gelen kimi yargılarının, benzetmelerinin (" ailelerle imparatorluklar arasındaki koşutluk" gibi) alabildiğine "tumturaklı" kaçması veya mahkemenin bizdeki yargı sisteminden çok Amerikan mahkemelerine benzemesi gibi olumsuz öğeler, evlilik olayına yaklaşımın görkemli sağlamlığı karşısında unutuluveriyor. Ve karşınızda, Türk sinemasında yapılmış en (belki de tek) radikal evlilik irdelernesi filmini buluyorsunuz ...

Yıldız, romanda/filmde, önceleri  karısına asıl suç payını bırakır gibi oluyor. Nitekim finale doğru mahkemenin kararı (Yıldız'ın tüm roman1arının geçmiş gelecek tüm baskılarının gelirine kadının el koyması) hele gerçek olduğu da bilinince, kadını pek sempatik göstermiyor elbette...Ancak Yıldız'ın başkişisinin (kendisinin) yeni kadınıyla arasında çocuk sorunu dolayısıyla doğan sürtüşme ve bu olayda erkeğin davranışı, filmde zaten alttan alta var olan erkek eleştirisini, "maşist toplum" eleştirisini de doruğuna çıkarıyor. Bu haliyle, film, günümüz Türkiyesi'nde evlilik ve kadın-erkek beraberliği konularında sanat yapıtı düzeyini de aşıp belge konumuna erişen bir eser ...

"Halkalı Köle", Ümit Efekan'm şimdiye dek yaptığı en önemli film olduğu kadar, görüntü ve müzik çalışmalarıyla da değerleniyor. Oyuncular ise bence çok başarılı: Tarık Akan, şimdiye dek oynadıklarından çok farklı bir rolde gerçek bir oyuncu olduğunu gösterirken, Zuhal Olcay’ın  birinci sınıf oyunu, bu aktrisin sinemamız için ne büyük kazanç olduğunu bir kez daha belgeliyor. “[2]

Bekir Yıldız'ın "Harran" isimli eserinden Hasan Karcı'nın senaryolaştırarak filme aktardığı bir çalışma, "Umut Zamanı".


[1] Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle" ve "Aile Savaşları" isimli  iki eserindenuyarlanmıştır.
[2] Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder