Yönetmen:
Ümit Efekan, Senaryo: Haşmet Zeybek [1],
Eser: Bekir Yıldız, Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi, Özgün müzik: Cahit
Berkay, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Şems Tokgöz, Armağan
Köksal, Tümay Rızai, Fehmi Acar, Negatif montaj: Ali Berkant, Ömer Aksu, Ses
teknisyeni: Erkan Esenboğa, Set teknisyenleri: Ahmet Topal, Yusuf Güney, Işık:
Yusuf Tümen, Ziya Yalçın, Kamera asistanı: Hasan Seker, Prodüksiyon müdürü:
Hüseyin Zan, Yönetmen asistanı: Ali Kıvırcık,
Füsun Tülek, Kurgu: Mevlüt Koçak, Yapım: Pınar Filmcilik ve Video
işletmeleri, Yapımcı: Halis Şenol, Sineray stüdyolarında seslendirilmiş ve
renklendirilmiştir.
Oyuncular: Tarık Akan, Zuhal Olcay, Melike Zobu, Ferdi Altuner,
Menderes Samancılar, Mesut Çakarlı, Muazzez Kurtoğlu, Haşmet Zeybek, Diler
Saraç, Selahattin Fırat, Nilgün Belgün, Selçuk Yalçıntaş, Gökçe Akma,
Konu: Özel bir yaşam olan aile kurumunu yargılayan, kadın-erkek beraberliklerine belgeci bir tutumla yaklaşan bir uyarlama film. Filmde Zuhal Olcay çok doğal bir oyun tutturmuş. Melike Zobu ise ilk kez kendini aşan bir oyun sergiliyor.
& Bekir Yıldız'ın
"Halkalı Köle"sini (Aile Savaşları'nı okumadım) önceleri oldukça
tedirgin olarak, bir tür diken üstünde okumaya başladığımı anımsıyorum. Bu,
kitabı bir roman mı, yoksa bir anı kitabı gibi mi okumak gerektiği konusundaki
belirsizlik kadar, kitabın Yıldız'ın özel yaşamının bir bölümünü (veya
dönemini) sergilemesinden kaynaklanıyordu. Gerçi her tür yapıntı yapıtta yazar
sonuç olarak biraz da kendi yaşamını anlatır. Ama bu kez olaylar, roman
tekniğiyle yoğrulmaktan çok, bir anı defteri gibi anlatılıyor, üstelik Yıldız,
bunun "kendi hayatı" olduğunu açıkça söylüyordu. Özel yaşamların bu
tür sergilenmesi, beni hep biraz rahatsız etmiştir. Ama "Halkalı
Köle"de bu tür tedirginlik1er çabucak aşılıyor ve yapıtın (roman, anı
neyse) büyüsü işlemeye başlıyordu. Bunun temel nedeninin, yapıttan taşan
"içtenlik" olduğunu sezmiştim. Anlattıkları yalnız Yıldız'ın
yaşamında bir bölüm değildi. Yıldız için hala çok güncel, "yakıcı",
etkisi süren, alevi buram buram tüten olaylardı bunlar anlaşılan... Ve bu
içtenlik, bu "sahiplik" duygusu eninde sonunda etkisini gösteriyordu.
"Halkalı Köle" filmi, temelde aynı avantajdan
yararlanıyor. Yine bir "özel yaşam" sergilemesi karşısında
olunduğunun anlaşılmasıyla gelen rahatsızlık da, kitapta bir derece kabul
edilen Yıldız'ın oldukça kuramsal, "kitabı" laflarının getirdiği
yapaylık duygusu da, kısa sürede fılmin tıpkı roman gibi içerdiği içtenlik
nedeniyle siliniyor. Yıldız, anlaşılan ilk karısından çok çekmiş...Çektiklerini
anlatırken, tüm bir evlilik kurumunu "köylü, kentli ve Avrupalı"
gözüyle, yargılıyor, irdeliyor, ayrıştırıyor... Kırsal kesim kökenli iki insan
arasında, kent yaşamı ve diğerleri üstüne kurulan, üstelik bir de Almanya
deneyi geçiren bir evliliğin, biraz toplumsal ve ekonomik, ama daha çok
insancıl/bireysel engellere çarparak tuzla buz olmasını, "sevginin
ölmesi" ile birlikte doğan gerilimi, giderek düşmanlı baştan sona
irdeliyor film Tam anlamıyla "bir evliliğin (veya bir boşanmanın anatomisi"
bu Yıldız'ın kitaptan gelen kimi yargılarının, benzetmelerinin ("
ailelerle imparatorluklar arasındaki koşutluk" gibi) alabildiğine
"tumturaklı" kaçması veya mahkemenin bizdeki yargı sisteminden çok
Amerikan mahkemelerine benzemesi gibi olumsuz öğeler, evlilik olayına
yaklaşımın görkemli sağlamlığı karşısında unutuluveriyor. Ve karşınızda, Türk
sinemasında yapılmış en (belki de tek) radikal evlilik irdelernesi filmini
buluyorsunuz ...
Yıldız, romanda/filmde, önceleri karısına asıl suç payını bırakır gibi oluyor.
Nitekim finale doğru mahkemenin kararı (Yıldız'ın tüm roman1arının geçmiş
gelecek tüm baskılarının gelirine kadının el koyması) hele gerçek olduğu da
bilinince, kadını pek sempatik göstermiyor elbette...Ancak Yıldız'ın
başkişisinin (kendisinin) yeni kadınıyla arasında çocuk sorunu dolayısıyla
doğan sürtüşme ve bu olayda erkeğin davranışı, filmde zaten alttan alta var
olan erkek eleştirisini, "maşist toplum" eleştirisini de doruğuna
çıkarıyor. Bu haliyle, film, günümüz Türkiyesi'nde evlilik ve kadın-erkek
beraberliği konularında sanat yapıtı düzeyini de aşıp belge konumuna erişen bir
eser ...
"Halkalı Köle", Ümit Efekan'm şimdiye dek yaptığı en
önemli film olduğu kadar, görüntü ve müzik çalışmalarıyla da değerleniyor.
Oyuncular ise bence çok başarılı: Tarık Akan, şimdiye dek oynadıklarından çok
farklı bir rolde gerçek bir oyuncu olduğunu gösterirken, Zuhal Olcay’ın birinci sınıf oyunu, bu aktrisin sinemamız
için ne büyük kazanç olduğunu bir kez daha belgeliyor. “[2]”
Bekir Yıldız'ın
"Harran" isimli eserinden Hasan Karcı'nın senaryolaştırarak filme
aktardığı bir çalışma, "Umut Zamanı".
[1] Bekir
Yıldız'ın "Halkalı Köle" ve "Aile Savaşları" isimli iki eserindenuyarlanmıştır.
[2] Atilla Dorsay,
“12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder