Translate

9 Nisan 2020 Perşembe

İKİLİ OYUNLAR (1989) - Bilgesu Erenus


Yönetmen: İrfan Tözüm, Senaryo: Bilgesu Erenus, (yazarın  “İkili Oyun” isimli tiyatro noyunundan), Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay, Kurgu: Mevlut Koçak , Yapım: Muhteşem Film/İrfan Tözüm, Yardımcı Yönetmen: Müge Sakatürk, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit, Ercan Durmuş, M. Ali Gündoğdu, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Kamera Asistanı: Volkan Kocatürk, Kaynak Fotoğraflar: Ergin Konuksever, Yapım Sorumlusu: Mustafa Koç, Muhittin Ayan, Set Ekibi: İsmail Kündem, Enver Kündem, İbrahim Yıldız, Stüdyo: Şafak Film, Dublaj Yönetmeni: Mustafa Alabora, Efektör: Atilla Ertüz, Ses Senkron: Soner Şenbecerir, Metin Çeşmebaşı, Negatif Yıkama: Veli Burç, Özkan Sevinç, Uğur Orbay, Negatif Montaj, Bülent Özayan; Tamer Eşkazan, Kopya Baskı: Ekrem Şen, Arif Şengül, Abdullah Baran, Jenerik: İlhan Demirel, Özkan Sevinç,

Oyuncular: Tarık Akan (Erol), Zeliha Berksoy (Nur), Erol Demiröz (İbiş ”Bay Godot”), Mehmet Ulay (Taner), Behram E. Kolukısa (Ozan), Hatice Boran (Gonca), Tomris Çetinel (Pakize), Şahin Şahan (İlhan), Muhteşem Tözüm (Küçük Ozan), Güney Gültek (Büyükanne), İsmail Kündem (Şef Garson),

Konu: Türkiye''nin 1968''den 1980''e kadar uzanan bir sürecinde gelişen dünyanın ve değişen koşulların çarkları arasında sıkışmış, toplumcu eğilimlerin ışığında idealist yaklaşımlarını zamanın değirmeninde öğütüp, giderek bireysel konformizimlerine ulaşmış bir çiftin öyküsü.

Banka memurluğunda test hocalığına, üniversitede kariyer yapma isteğinden şirketler zincirinde danışman profesörlüğe geniş bir perspektif içinde gündeme gelen çelişkilerini, özlemlerini ve boyutları maddeci bir yaşam ortaklığına dönüşen sevgilerini oğullarının oyuncak kuklası "İbiş"in karakterinde sorgulama girişimleri onlar için kaçınıl-maz sonun, ayrılıklarının başlangıcı mı yoksa yeniden yapılanmalarının gerçekçi bir çıkış noktası mı olacaktır?

Ödüller:
% 27. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim 1990)
► En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, 1990

Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür, Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kâhya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd. Doç. Cem Odman.

Ankara Film Festivali 1990
► En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü,

& Sinemamızın, yakın tarihimizin ilginç anlarına eğilmesi, abuk-sabuk aşk, sevda ve serüven öyküleri anlatmaktan biraz başını alıp toplumsal/siyasal yaşamımıza ışık tutmaya başlaması ne güzel!... Bu hafta gösterime çıkan iki Türk filmi de bu tür nitelikler içeriyor. 1940'ların İstanbul'unda "solcu avı" ve Sansaryan Hanı dekorunda polis aydın ilişkilerini anlatan Karartma Geceleri'nin yanı sıra ikili Oyunlar da aydın bir çiftin 1968'lerden 1988'lere dek süren ilişkisi boyunca bu yıllarda Türkiye'yi sarsan olaylara, politik ve ilerici bir bilince sahip insanların, Türkiye'nin 20 yıllık yakın tarihi boyunca yaşadıkları deneyime değiniyor. Daha doğrusu değinmeyi amaçlıyor.

Ege yöresinde bir Roma tapınağı çevresinde kamp kuran Erol ve Nur'u tanıyoruz. Yıl, 1978' dir. 1968-69'lardaki ilk öğrenci hareketlerine karışmış, Amerikan Büyükelçisi Commer'in arabasını yakanların arasında yer almışlardır (1968-69 olayları, yetersiz birkaç eski fotoğrafla anımsatılır). Aradan geçen 10 yılda, evlilik, çocuk, düzene uyma çabaları, ikisinin de içinde bir zamanlar yanan "devrimci" ateşi, düzene karşı çıkma dürtüsünü, aykırılık ve asiliği iyice törpülemiştir. Bir gece boyunca yakınlaşmayı den erler. Ama boşuna ... Bu arada film, üç zamanlı biçimde gelişir.

Film, "çadırdaki gece" boyunca, bizi sık sık 10 yıl sonrasında, 1988'in bir akşamına alıp götürür. 10 yıl sonra karı-koca boşanmıştır, ama oğulları Ozan'ın da bulunduğu bir gecede bir araya gelirler. Erol, bir zamanlar eleştirdiği, düzene uyarak köşeyi dönmüş birileriyle birlikte çalışmaktadır. 1978'lerde kıyım ve baskılarla neredeyse aklını kaçıracak hale gelmiş olan Nur ise artık birçok şeyi, bu arada şen dulluğu da benimsemiş, özgür ve rahat bir kadındır.

ikili Oyunlar, Bilgesu Erenus'un ikili Oyun adlı oyunundan çıkarak, işte tüm bunları anlatmayı deniyor. Saygın bir girişim, sinemamız için değişik bir çaba. Ne var ki başarılmış olduğunu söylemek mümkün değil. Bir karıca ilişkisinin, biraz Hollywood'un parlak dönemini anımsatan 'sofistike' bir güldürü biçiminde gelişmesine, bize özgü nitelikler ve de açık bir politik bilinç fonunun eklenmesi, son derece ilginç ve değişik bir filme ulaşabilirdi. Ama bunun için oya gibi örülmüş, kıvrak, dakik bir anlatım, şampanya gibi bir senaryo ve çok incelikli bir oyun üslubu gerekiyordu. Oysa Bilgesu Erenus'un senaryosu da lrfan Tözüm'ün tonlar çeken ağır sineması da bu kıvraklığa ulaşmayı engelliyor. İnanılmayacak kadar kötü, seslerin ağızlara bir türlü uymadığı bir seslendirme de Oyuncuların pek iyi belirlenememiş, kesin çizgilerle çizilememiş kişiliklerindeki son inandırıcılığı da alıp götürüyor. ikili Oyunlar, bu haliyle sıkıntı veren, daha da ötesi, bunca çabanın ve iyi niyetin boşa gitmiş olmasından dolayı insanı üzen bir film ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 93”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder