Translate

9 Nisan 2020 Perşembe

BEDRANA (1974) Bekir Yıldız


– Rejisör: Süreyya Duru, Senaryo: İhsan Yüce, Vedat Türkali, Foto Direktörü: Ali Uğur, Müzik: Mevlüt Canaydın, Davul: Sedat Ertaş, Türküler: İsmi Güzelateş, Prodüktör Amiri: Reşit Çıldam, Asistanı: Selahattin Bozkurt, Set Amiri: Sonay Kanat, Set Asistanları: Şeref yılmaz, Kemal Sönmez, Nurettin Akgül, Reji Asistanı: Erkan Işıklar, Kamera Asistanı: Mehmet Bozdağ,  Laboratuvar Şefi: Recai Karataş, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Prodüktör: Murat Film/Süreyya Duru (Acar Stüdyosu renkli Laboratuvarlarında Hazırlanmış Ve Seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Perihan Savaş, Aytaç Arman, İhsan Yüce, Tuncer Necmioğlu, Talat Gözbak, Sırrı Elitaş, Esin karakaya, Sabahat Işık, Reşit Çıldam, Fahri Aktürk, Nurcan Lüleci, Emel Işık, Zülfikar Divani, Çetin Cansoy,

 Konu: Bir ço­banla; yaşadığı çevrenin geleneklerine uyup intihar etmek zorunda kalan bahtsız bir köy kızının aşk öyküsü, Bedrana; Tecavüze uğradığı nedenle ailesi tara­fından öldürülmesine karar verilen Bedrana kocası ile teca­vüz olayını duyurmak için kasabaya gönderilen haberci beklerken kocası Naif tarafından kayınpederi ve kayın bira­derlerinin arzusunu yerine getirmek için karısı Bedrana'nın yalandan intihar etmesini ister, yalandan kendini asacaktır. Naif bunu, kendi öldürmek zorunda olduğu karısını öldü­rürse kendisinin  bir türlü anlamadığı bir şekilde, kasabada ki 'yeşil yakalı ağanın' ceza vereceğinden korkmaktadır. Bunun için karısını yalandan intihara zorlar, iş gerçeğe dönüşünce, görmemek için gaz lambasını söndürür. Hamuş ise, babası Şahap ile kasabaya hastaneye gitmektedirler. Hamuşun anası tecavüze uğramış, bu sırada direnmiş bıçaklanmış  bu nedenle hastane de yatmaktadır; ama bu olay nedeni ile lekelenmiştir, ölmesi gerekir, Şahap karısını öldürmeye gitmektedir, bunu oğluna söyler  kasabaya varınca Şahap oğluna üç bina gösterir -hastane / hükümet / mahpus­hane- bunları unutmamasını söyler. İkisi de kadının -karısı­nın/anasının- aldığı yaralar nedeni ile ölmüş olmasını diler­ler. (Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye” syf: 210)

% 1974 yılında Karlovy Film şenliğinde (Çekoslavakya)
 “Cidale” ödülünü aldı.
% 2. 11. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde
“Bedrana" en başarılı ikinci film ödülüne değer bulundu.
3. Perihan Savaş  aynı festivalde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü aldı.
% 1975 yılında 4. Yarımca Sanat Şenliği’nde
“Bedrana en başarılı ikinci film” seçildi.

Eleştiri:
 Bekir Yıldız'ın birçok öyküsünde olduğu gibi, görülüyor ki "Bedrana"da da, koca bir tragedyaya, malzeme oluşturacak yoğun bir dram gücü gizlidir. Temelde insanı insana bağımlı kılan ekonomik düzen yatmakta, ağalık insanları ağanın oyuncağı haline getiren, yasa dışına iten düzen sürüp gitmektedir. Bu, üstyapıda, çağdışı kalmış bir ahlak anlayışına, geri bir inançlar /gelenekler bütününe yansı­maktadır. Daha ileri bir düzene (feodal düzenden kapitalist aşamaya) geçmiş olan toplumun diğer kesimlerinin koyduğu yasalar, feodal düzeni sürdüren kesimlerin yaşam pratiğine uymamaktadır. Temel eleştiri, farklı ekonomik aşamalarda bulunan farklı kesimlere aynı üst sayısal değerlere dayanan aynı yasaların uygulanması etrafında dönmektedir. Bu, elbette ki yasaların buna göre değiştirilmesi yönünde değil (bu tür bir eleştiri yöneltilmiştir filme), Doğu'da izlerini silip atamadığımız feodal düzen kalıntılarının sosyo-ekonomik bir kal­kınmayla değişime uğratılması yönündedir. Bu temel sorunun yanı sıra, diğer bir dramatik gelişim, filmde öyküde olduğundan daha güçlü biçimde yansıyan, Davut'la Bedrana arasındaki kişisel ilişkidir. Bizce anlaşıldığı anlamda bir "aşk" değildir bu... Olamaz da... Çünkü aşkı da ekonomik koşullar ve onun üstyapısal yansıması olan ahlak belirler. Davut'un Bedrana'yı öldüremernesi, çevrenin isteğine karşı çıkması, onu sevmesinden, ona kıyamamasından çok, bu tür bir cinayetin nasıl bir cezayla sonuçlanacağını çok iyi bilmesinden
 dir. Bedrana ölmelidir, ama bu kendisinin elinden olmamalıdır...

Vedat Türkali'nin Bekir Yıldız'ı ayrıntılar, ruh-bilimsel incelikler katarak zenginleştirdiği senaryosu kadar, Süreyya Duru'nun sineması da, Bedrana’yı önemli bir film yapmada etkili olmuştur. Duru, olgun bir sinema diline erişmiştir, öykünün en önemli yanlarını vurgulamada. başarı kazanmıştır. Özellikle Davut ile Bedrana arasında geçen son bölümün taşıdığı büyük dramatik gücü olduğu gibi vermeyi bilmiş, iki insan arasında alışılmadık boyutlara erişen ilişkiyi ustalıkla sinemalaştırmıştır. Filmin son sahnesinin çok güdük, hiç bir anlam taşımayan tek ve çok kısa bir plan haline indirgenmiş olmasını bir ku­sur sayıyorum. Burada Davut'un belki Bedrana'ya, belki onu taşıyan ipe, belki de her şeyin kaynağı olduğunu belli belirsiz sezdiği düzene karşı ateş edişini bir fotoğrafla değil, kanlı-canlı bir sinemasal bölümle vermek, sanırım çok daha 
etkili olurdu. Ali Uğur'un Kamera  çalışması kadar, Perihan Savaş ve Aytaç Arman'ın arı oyunları da ilgiye değer... "Bedrana", Süreyya Duru'nun bir aşamasını, Bekir Yıldız'ın sinemamıza kazandırılmasını haberleyen, sinemamızın yüz akı bir filmdir... (Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf: 82)

 Bekir Yıldız'ın  üç öyküsünden  yola çıkılarak Vedat Türkali tarafınfan  yazılan bir senaryodur "Kara Çarşaflı Gelin".  Bunlar;  "Kara Çarşaflı Gelin",  "Kaçakcı Şahan",  "Barutçu Maho", 

İki aile arasında gelişen bir kan davası nedeni ile kan bedeli olarak ortaya sürülen Gülşah'ın öyküsü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder