Yönetmen: Ümit Efekan, Senaryo:
Bekir Yıldız, Haşmet Zeybek (Bekir Yıldız’ın aynı isimli Romanından), Görüntü:
Ertunç Şenkay, Müzik: Cahit Berkay, Kurgu: Sedat Karadeniz, Sesleri Alan: Erkan
Esenboğa, Yapım: Tuğçen Film
Oyuncular: Kadir İnanır, Menderes
Samancılar, Bülent Bilgiç, Nilgün Akçaoğlu
& Darbe,
işkenceye dayanamayarak örgüt arkadaşlarını ele veren, daha sonra da Pişmanlık
Yasası’ndan yararlanarak estetik ameliyatla yüzünü ve kimliğini değiştiren bir
devrimcinin yeni hayatında kendisiyle hesaplaşmasını anlatan bir filmdir. Onun
itiraflarıyla örgütten pek çok arkadaşı içeriye girmiş, bir arkadaşı da idam
edilmiştir. Kimliğini gizleyerek karısıyla tekrar ilişki kurar, ama gerçek
anlaşılınca karısı, devrime ve arkadaşlarına ihanet ettiği için onu reddeder.
İşkenceye dayanmak için direnen ama sonuçta yenik düşen itirafçı ise tek
suçlunun kendisi olmadığını, toplum sorunlarıyla ilgilenmeyen suskun aydınların
da kendisi kadar suçlu olduğunu düşünmektedir.
Televizyonda
1980’li yılların bir özeti yayınlanmaktadır. 1 milyon insanın ölümüne yol açan
Körfez Savaşı, işgalci İsrail askerlerinin bir direnişçinin kollarını taşlarla
vurarak kırdıkları görüntüler... O esnada çalan kapıyı açan kadın, karşısında
eşi Hamdullah Şimşek’i soran polisi bulur. Teşhis için karakola gelmesini
söyler polis.
Morgda
ölü diye teşhis ettirdikleri kocası ölmemiştir. Pişmanlık yasasından
yararlanarak itirafçı olan Hamdullah artık hayata yeni bir yüzle, yeni bir
kimlikle devam edecektir. Yeni kimliğiyle Yavuz, polis tarafından
yerleştirildiği evden dışarıya baktığında, “Kim bilir bu koca şehirde kaç hain,
kaç namussuz, kaç korkak yaşıyordur? Yiğitler, yiğitler de vardır ama,” diye
düşünür.
Uzandığında
tavandan sarkan ampul idam ipi gibi görünür gözüne. Gözleri bağlı, işkence
gördüğü anları anımsar. Hiç kimsenin, en güçlü hayvanların bile dayanamayacağı
kadar ağır işken çelerden geçtiğini, çok büyük acılar yaşatıldığını düşünür.
Yaşadığı her an, her ses, her görüntü ve hareket, gördüğü ağır işkenceleri
çağrıştırır.
Gerçek
kimliğiyle yaşadığı eski hayatının izini sürmeye başlar. Eski dava arkadaşı
Taner’le bağlantı kurar, onun kaçıp kurtulmasını ister. Eşinin, oğlunun hayatlarını
izler uzaktan uzağa. Devletin ayarladığı bir işte çalışmaya başlar. Bayramda
eşiyle birlikte oğlunun, anne ve babasının mezarı başında gözyaşı dökerek dua
ettiğini görür. Karısı onun bir devrimci olarak öldüğüne ya da öldürüldüğüne
inanıyordur. Babasını soran oğluna da bunları söyler.
Karısı
Narin’le, oğluyla iletişim kurmaya çabalayan Hamdullah’ın karşılaşmaları,
buluşmaları çoğaldıkça eski eşiyle aralarındaki ilişki duygusal bir ilişkiye
dönüşür. Kocasının anılarıyla dolu yaşayan Narin’i, çelişkiye sürükler
yaşadığı duygular. Kocasının can ciğer arkadaşı Ali Akkuş’un annesi Hatice teyze
uğramış, oğlunun izini bulamadığını, kayıp olduğunu söylemiştir. Narin de
gündelik hayatındaki sıkıntılarını aktarırken bu bilgiyi de söyler adama. Ali
Akkuş da Hamdullah’ın itiraflarıyla/teşhisiyle yargılanan ve idam edilen bir
devrimcidir.
Karısı
ve yeni kimliğiyle Yavuz birlikte olurlar. Gelen esrarengiz telefonun ardından
buluşmaya giden Narin, Hamdullah’ın eski dava arkadaşı Taner’den Yavuz’un
gerçek kimliğini öğrenir. Yavuz diye âşık olduğu, birlikte olduğu adam, saygı
duyduğu, anısını yüreğinde yaşattığı, devrimci olarak öldüğünü ya da
öldürüldüğünü sandığı, gerçekteyse itiraflarıyla örgütünü ve dava arkadaşlarını
ele veren, ölümüne sebep olan eski kocası Hamdullah Şimşek’tir.[1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder