Translate

9 Nisan 2020 Perşembe

BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ (2011) Barış Bıçakçı


Yönetmen: Seyfi Teoman, Senaryo: Seyfi Teoman, Barış Bıçakçı, Görüntü Yönetmeni: Birgit Gudjonsdottir,  Kurgu: Çiçek Kahraman, Sanat Yönetmeni: Nadide Argun, Yapım koordinatörü: Aytunç Demirkaya, Yönetmen Yönetmen Yardımcıları: Nisan T urgul, Ali Ayyıldız, M. Cem Öztüfekçi, Buğra Dedeoğlu, Makyaj ve Saç : Ebru Süren, Kostüm : Tuba Ataç, Yürütücü Yapımcı: Tolga Afşin Kaya, Kamera Asistanı: Murat Öztürk, Işık Şefi: Ersin Aldemir, Kamera Asistanları: Meryem Yavuz, Murat Öztürk, Işık Şefi: Ersin Aldemir, Işık Asistanları: Oğuz Özcan, Özenç kaya, Ulaş İpek, Ses Mühendisi, İsmail Karadaş, Boom Operatörü: Okan Coşkun, Set Amiri: Ahmet Yıldırım, Set Asistanı: Ahmet Kerimoğlu, Sanat Asistanları: Barış Yıkılmaz, Deniz Gedislioğlu, Yapım Asistanları: Hasan Cemai Sargın, Hakan Dalkılıç, Renan Arturmaç, Ses Tasarım: Cenker Kökten, Cast Direktörü: Ezgi Baltaş, Casting: Gökçe Doruk, Renk Düzeltme: Bernie Greinler, Laboratuvar Teknik Yönet-meni: Yusuf Özbek, Negatif Yıkama: Orhan Turgut, Selahattin Turgut, İlhan Özkan, Sinan Kılıç, Aydın Yeniçeri, Bora Büyükdikbaş, Hüseyin Sargın, Süleyman Göktaş, Serkan Yiğitkoç, Cihan Kılıç, Yapım: Bulut Film /Yamaç Okur, Nadir Öperli,

Oyuncular: İlker Aksum (Ender), Fatih Al (Çetin), Güneş Sayın (Nihal), Taner Birsel (Murat), Baki Davrak (Fikret), Beril Boz (Aslı), Damla Kabakçı (Nihal’in arkada-şı), Burak Bülbül (kapıcı), Tamer Yurtbaşı (bardaki genç), Meliha Çörek (resepsiyonist), Mehmet Ali Nuroğlu (Bora), İlker Burma (Hikmet), Cenk Yiğiğtler (gitar çalan genç), Selim Gürata (Ender’in babası),

Konu: Bizim Büyük Çaresizliğimiz, lise yıllarından beri yakın arkadaş olan, 30’lu yaşların sonundaki iki adamın, Ender ve Çetin’in dostluğunu konu alıyor. Uzun yıllar hayatları farklı yönlere giden iki yakın arkadaş, Çetin’in yıllar sonra Ankara’ya dönmesiyle çocukluk hayallerini gerçekleştirir ve aynı evde yaşamaya başlarlar. Tam birlikte yeni bir hayat kurmuşlarken, yurtdışında yaşayan arkadaşları Fikret Türkiye’de tatildeyken bir
trafik kazası geçirir ve annesiyle babasını kaybeder. Almanya’ya geri dönmesi gereken Fikret, Ender ve Çetin’den, Ankara’da üniversite öğrencisi olan kız kardeşi Nihal’in okulunu bitirene kadar, yani iki yıl boyunca, onlarla kalmasını ister.

Birlikte yaşama hayalleri tam gerçekleşmişken üçüncü birinin eve gelmiş olması ilk başlarda Ender ve Çetin’i rahatsız eder. Ölümlerin travmasını atlatamayan Nihal de onlarla iletişim kurmak istemez, ama zamanla birbirlerine alışırlar. Aralarında ev merkezli üçlü bir yakınlık oluşur; beraber vakit geçirmeye ve bundan hoşlanmaya başlarlar. Bir süre sonra kaçınılmaz olan gerçekleşir; Ender ve Çetin, birbirlerinden habersiz bir şekilde Nihal’e âşık olurlar. Bu ortak aşklarını fark etmeleri, Ender ve Çetin’i birbirinden uzaklaştırmayacak, tersine onların dostluğunda yeni bir sayfa açacaktır.

 ROMANTİK-KOMEDİYE FAZLA DEĞER BİÇMEK

Ankara’da geçen “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, biri kız, diğer ikisi erkek, üç birey arasından bir ‘üçlü ilişki filmi’ çıkarmak için yola çıkmış. Ancak bu sinema tarihinden “Jules ve Jim” gibi bir başyapıtını hatırladığımız, ülkemizde de “Türev” gibi eli yüzü düzgün bir örneği verilen alan, minimalist bir yönetmen ve romantik-komediye uygun metin sebebiyle nihayete erdirilememiş. Zira Seyfi Teoman’ın “Tatil Kitabı”ndan sonra burada da öldürücü plan sekanslarıyla yönetmenlik stilini ispatladığı apaçık ortada. Ancak bu durum, bu sefer sadece sinematografiyle ilgili iyi laflar etmemizi sağlıyor. Zira onun plan sekansları ve uzun kaydırmaları, felsefik romantik-komedi’ formatının gereklerine uymuyor. Böyle olunca da romantik-komediyi fazla ciddiye aldığı için çaptan düşüp münferit başarılarla sınırlı kalan bir eserle yüzleşiyoruz.

2008’de “Tatil Kitabı” ile taşrada yasa boğulan bir çocuğun hikâyesini ele alan Seyfi Teoman, minimalist duruşuyla Kenji Mizoguchi’nin stiline yakın seyredeceğini kanıtlamıştı. Bu bağlamda Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu’nun önderlik edip Semih Kaplanoğlu ile Tayfun Pirselimoğlu’nun sürdürdüğü 90’lar ekolünü daha da ileri götüreceğine dair ümitlerimizi arttırdı işin doğrusu. Orada uzun kaydırmalar, plan sekansa yakın planlar, durağanlık ve ağır tempo ile ilerleyen felsefik ve sinemasal bir yaklaşım görmüştük.

Üçlü ilişki filmi olmak istiyor. Ancak “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” (2011), temeline aldığı romana uygun bir yönetmenlik stili bulamamış hissiyatı yaratıyor. Evet burada yine bir yas var ve onun devamında üç kişinin psikolojisi üzerinden bir şeyler anlatılmak isteniyor. Fakat yönetmen, “Türev”e (2005) nazire yaparcasına bu dramatik çatıyı “Jules ve Jim”de (“Jules et Jim”, 1962) gördüğümüz ‘üçlü ilişki filmi’ mantığının ahlaki, cesur ve geniş alt metinli bünyesinin içinde ameliyat etmeyi arzulamış Buna karşın Barış Bıçakçı’nın metni iki olgun karakterin arasında kalan genç kızın paylaşılamaması durumunu ‘romantik-komedi’ iskeletinde ele almaya izin vermiş gibi gözüküyor. Böyle olunca İlker Aksum ve Fatih Al’ın ana karak-terleri, bir süre sonra Halit Akçatepe ile Kemal Sunal’ın Ramazan-Şaban çatışmalarını hatırlatır hale geliyor. Akla da bu iki unutulmaz tiplemenin “Süt Kardeşler” (1976) ve “Şabanoğlu Şaban” (1977) gibi komedilerde tek boyutlu olarak resmettikleri aşk nazlanmalarını ya da rekabetlerini getiriyorlar.

Safkan minimalist sinemaya uygun bir hikâye değil. Zira buna uygun bir yönetmenlik stili bulmak yerine Teoman’ın öldürücü plan sekanslarıyla sürekli geniş açıyla ve uzaktan bir yalnızlık resmi çizmek isteme-si, görüntülerin sadece Ankara’nın coğrafi güzelliklerini öne çıkarttığı bir noktaya gelmesini sağlıyor. Bunun yanında filmi kurtarmaya çalışan İlker Aksum da diyalog yazımının basmakalıplığına takılıyor.

“Bizim Büyük Çaresizliğimiz”in derinliğinin üçlü ilişki mantığını kaldıracak düzeyde olmaması ise ‘üslubu tutmamış bir felsefik romantik-komedi’ ile yüzleşmemizi sağlıyor. Bir süre sonra ilişkilerin kuruluşunda sıkıntılar yaşanmasının ardından gerçek anlamda karakterlerin de inandırıcılığı kalmıyor zira. Buna paralel olarak özellikle Taner Birsel ile Baki Davrak’ın yapıştırma hallerinin daha gözer batar hale geldiğini söyleyebiliriz. Biçim-içerik uyuşmazlığı sebebiyle sadece belli bireyler üzerine yüklenmiş

Bu duruma karşıt duruşta bulunan görüntü yönetmeni Birgit Gudjonsdottir’dan başkası değil. Renk ayarını zekice yapan ve keskin bir palet kullanan sinematografi erbabı, filmin üzerine geçiyor adeta. Bunun da sebebi Seyfi Teoman’ın biçim-içerik uyuşmazlığından bitap düşmesi. Film; temasal derinliği, görsel tutarlılığı ve oyuncu yönetimini ana fikrine yamayamayınca da ister istemez Aksum’un oyunculuk performansı ve Gudjonsdottir’in sinematografi becerisinin öne çıktığı belli kısımlarda ayakta durmaya çalışıyor…[1]



[1] Kerem Akça, haberturk.com internet sitesinde yayımlanmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder