Yönetmen: Seyfi
Teoman, Senaryo: Seyfi Teoman, Barış Bıçakçı, Görüntü Yönetmeni: Birgit
Gudjonsdottir, Kurgu: Çiçek Kahraman,
Sanat Yönetmeni: Nadide Argun, Yapım koordinatörü: Aytunç Demirkaya, Yönetmen
Yönetmen Yardımcıları: Nisan T urgul, Ali Ayyıldız, M. Cem Öztüfekçi, Buğra
Dedeoğlu, Makyaj ve Saç : Ebru Süren, Kostüm : Tuba Ataç, Yürütücü Yapımcı:
Tolga Afşin Kaya, Kamera Asistanı: Murat Öztürk, Işık Şefi: Ersin Aldemir,
Kamera Asistanları: Meryem Yavuz, Murat Öztürk, Işık Şefi: Ersin Aldemir, Işık
Asistanları: Oğuz Özcan, Özenç kaya, Ulaş İpek, Ses Mühendisi, İsmail Karadaş,
Boom Operatörü: Okan Coşkun, Set Amiri: Ahmet Yıldırım, Set Asistanı: Ahmet
Kerimoğlu, Sanat Asistanları: Barış Yıkılmaz, Deniz Gedislioğlu, Yapım
Asistanları: Hasan Cemai Sargın, Hakan Dalkılıç, Renan Arturmaç, Ses Tasarım:
Cenker Kökten, Cast Direktörü: Ezgi Baltaş, Casting: Gökçe Doruk, Renk
Düzeltme: Bernie Greinler, Laboratuvar Teknik Yönet-meni: Yusuf Özbek, Negatif
Yıkama: Orhan Turgut, Selahattin Turgut, İlhan Özkan, Sinan Kılıç, Aydın
Yeniçeri, Bora Büyükdikbaş, Hüseyin Sargın, Süleyman Göktaş, Serkan Yiğitkoç,
Cihan Kılıç, Yapım: Bulut Film /Yamaç Okur, Nadir Öperli,
Oyuncular: İlker Aksum (Ender), Fatih Al (Çetin), Güneş
Sayın (Nihal), Taner Birsel (Murat), Baki Davrak (Fikret), Beril Boz (Aslı),
Damla Kabakçı (Nihal’in arkada-şı), Burak Bülbül (kapıcı), Tamer Yurtbaşı (bardaki genç),
Meliha Çörek (resepsiyonist), Mehmet Ali Nuroğlu (Bora), İlker Burma (Hikmet),
Cenk Yiğiğtler (gitar çalan genç), Selim Gürata (Ender’in babası),Konu: Bizim Büyük Çaresizliğimiz, lise yıllarından beri yakın arkadaş olan, 30’lu yaşların sonundaki iki adamın, Ender ve Çetin’in dostluğunu konu alıyor. Uzun yıllar hayatları farklı yönlere giden iki yakın arkadaş, Çetin’in yıllar sonra Ankara’ya dönmesiyle çocukluk hayallerini gerçekleştirir ve aynı evde yaşamaya başlarlar. Tam birlikte yeni bir hayat kurmuşlarken, yurtdışında yaşayan arkadaşları Fikret Türkiye’de tatildeyken bir trafik kazası geçirir ve annesiyle babasını kaybeder. Almanya’ya geri dönmesi gereken Fikret, Ender ve Çetin’den, Ankara’da üniversite öğrencisi olan kız kardeşi Nihal’in okulunu bitirene kadar, yani iki yıl boyunca, onlarla kalmasını ister.
Birlikte yaşama hayalleri tam gerçekleşmişken üçüncü
birinin eve gelmiş olması ilk başlarda Ender ve Çetin’i rahatsız eder.
Ölümlerin travmasını atlatamayan Nihal de onlarla iletişim kurmak istemez, ama
zamanla birbirlerine alışırlar. Aralarında ev merkezli üçlü bir yakınlık
oluşur; beraber vakit geçirmeye ve bundan hoşlanmaya başlarlar. Bir süre sonra
kaçınılmaz olan gerçekleşir; Ender ve Çetin, birbirlerinden habersiz bir
şekilde Nihal’e âşık olurlar. Bu ortak aşklarını fark etmeleri, Ender ve
Çetin’i birbirinden uzaklaştırmayacak, tersine onların dostluğunda yeni bir
sayfa açacaktır.
ROMANTİK-KOMEDİYE FAZLA DEĞER BİÇMEK
Ankara’da geçen “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, biri kız,
diğer ikisi erkek, üç birey arasından bir ‘üçlü ilişki filmi’ çıkarmak için
yola çıkmış. Ancak bu sinema tarihinden “Jules ve Jim” gibi bir başyapıtını
hatırladığımız, ülkemizde de “Türev” gibi eli yüzü düzgün bir örneği verilen
alan, minimalist bir yönetmen ve romantik-komediye uygun metin sebebiyle
nihayete erdirilememiş. Zira Seyfi Teoman’ın “Tatil Kitabı”ndan sonra burada da
öldürücü plan sekanslarıyla yönetmenlik stilini ispatladığı apaçık ortada.
Ancak bu durum, bu sefer sadece sinematografiyle ilgili iyi laflar etmemizi
sağlıyor. Zira onun plan sekansları ve uzun kaydırmaları, felsefik romantik-komedi’
formatının gereklerine uymuyor. Böyle olunca da romantik-komediyi fazla ciddiye
aldığı için çaptan düşüp münferit başarılarla sınırlı kalan bir eserle
yüzleşiyoruz.
2008’de “Tatil Kitabı” ile taşrada yasa boğulan bir
çocuğun hikâyesini ele alan Seyfi Teoman, minimalist duruşuyla Kenji
Mizoguchi’nin stiline yakın seyredeceğini kanıtlamıştı. Bu bağlamda Zeki
Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu’nun önderlik edip Semih
Kaplanoğlu ile Tayfun Pirselimoğlu’nun sürdürdüğü 90’lar ekolünü daha da ileri
götüreceğine dair ümitlerimizi arttırdı işin doğrusu. Orada uzun kaydırmalar,
plan sekansa yakın planlar, durağanlık ve ağır tempo ile ilerleyen felsefik ve
sinemasal bir yaklaşım görmüştük.
Üçlü ilişki filmi olmak istiyor. Ancak “Bizim Büyük
Çaresizliğimiz” (2011), temeline aldığı romana uygun bir yönetmenlik stili
bulamamış hissiyatı yaratıyor. Evet burada yine bir yas var ve onun devamında
üç kişinin psikolojisi üzerinden bir şeyler anlatılmak isteniyor. Fakat yönetmen,
“Türev”e (2005) nazire yaparcasına bu dramatik çatıyı “Jules ve Jim”de (“Jules
et Jim”, 1962) gördüğümüz ‘üçlü ilişki filmi’ mantığının ahlaki, cesur ve geniş
alt metinli bünyesinin içinde ameliyat etmeyi arzulamış Buna karşın Barış Bıçakçı’nın metni iki
olgun karakterin arasında kalan genç kızın paylaşılamaması durumunu
‘romantik-komedi’ iskeletinde ele almaya izin vermiş gibi gözüküyor. Böyle
olunca İlker Aksum ve Fatih Al’ın ana karak-terleri, bir süre sonra Halit
Akçatepe ile Kemal Sunal’ın Ramazan-Şaban çatışmalarını hatırlatır hale
geliyor. Akla da bu iki unutulmaz tiplemenin “Süt Kardeşler” (1976) ve
“Şabanoğlu Şaban” (1977) gibi komedilerde tek boyutlu olarak resmettikleri aşk
nazlanmalarını ya da rekabetlerini getiriyorlar.
Safkan minimalist sinemaya uygun bir hikâye değil. Zira
buna uygun bir yönetmenlik stili bulmak yerine Teoman’ın öldürücü plan
sekanslarıyla sürekli geniş açıyla ve uzaktan bir yalnızlık resmi çizmek
isteme-si, görüntülerin sadece Ankara’nın coğrafi güzelliklerini öne çıkarttığı
bir noktaya gelmesini sağlıyor. Bunun yanında filmi kurtarmaya çalışan İlker
Aksum da diyalog yazımının basmakalıplığına takılıyor.
“Bizim Büyük Çaresizliğimiz”in derinliğinin üçlü ilişki
mantığını kaldıracak düzeyde olmaması ise ‘üslubu tutmamış bir felsefik
romantik-komedi’ ile yüzleşmemizi sağlıyor. Bir süre sonra ilişkilerin
kuruluşunda sıkıntılar yaşanmasının ardından gerçek anlamda karakterlerin de
inandırıcılığı kalmıyor zira. Buna paralel olarak özellikle Taner Birsel ile
Baki Davrak’ın yapıştırma hallerinin daha gözer batar hale geldiğini
söyleyebiliriz. Biçim-içerik uyuşmazlığı sebebiyle sadece belli bireyler
üzerine yüklenmiş
Bu duruma karşıt duruşta bulunan görüntü yönetmeni
Birgit Gudjonsdottir’dan başkası değil. Renk ayarını zekice yapan ve keskin bir
palet kullanan sinematografi erbabı, filmin
üzerine geçiyor adeta. Bunun da sebebi Seyfi Teoman’ın biçim-içerik uyuşmazlığından
bitap düşmesi. Film; temasal derinliği, görsel tutarlılığı ve oyuncu yönetimini
ana fikrine yamayamayınca da ister istemez Aksum’un oyunculuk performansı ve
Gudjonsdottir’in sinematografi becerisinin öne çıktığı belli kısımlarda ayakta
durmaya çalışıyor…[1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder