– Yönetmen: Tunç Başaran, Senaryo: Ayla Kutlu, Macit Koper, Tunç
Başaran, Eser: Ayla Kutlu, Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier, Sanat Yönetmeni:
Suna Çiftçi, Kurgu: Hilmi Güver, Müzik: Yalçın Tura, Yapım: Magnum Film Ltd./Jale Başaran (Türk-Fransız-Yunan Ortak Yapımı)
Oyuncular: Işık Yenersu (Sultan), Fikret Hakan (M.Antoine), Olivia Bonnamy (Triandaphilis), Meriç Başaran, Cezmi Baskın, Laurent Gauthier, Ruhi Sarı, Cengiz Sezici
KONU: 1930'lu yıllarda Antakya'da Rum
kökenli ailesi ve Türk bakıcısı Sultan'la yaşayan Triyandafilis'in sevgi dolu
öyküsü. Baba Antuan'ın (Fikret Hakan), çocukları içinde en sevdiği büyük kızı,
güzeller güzeli Triyandafilis'tir (Olivia Bonamy). Ne acı ki bu güzel kızın
aile içindeki tek sorunu geri zekâlı olmasıdır. Bu nedenle Mösyö Antuan'ın en
büyük korkusu kızının evden kaçıp kaybolmasıdır. Triyandafilis'in herşeyi ile
sorumlu olan bakıcısı Sultan (Işık Yenersu), onunla bir ana-kız ilişkisi
içindedir. Triyandafilis, günün birinde, penceresinden gördüğü Fransız askeri
Pierre'e aşık olur. Ne varki Fransız birlikleri ülkeden çekilme kararı alınca
aşık olduğu asker de memleketine gitmek zorunda kalır. Genç kız evden kaçıp
Pierre'in peşinden gider. İzi bulunamayan Triyandafilis günün birinde gerip
dönüp Sultan'ı bulur. Tüm ailesiyle ülkeyi terkeden Mösyö Antuan, üç katlı
evlerini, hastalıkla kocasıyla yaşayan Sultan'a bırakmıştır. Daha sonra
Triyandafilis, Pierre'e benzettiği ve yeniden aşık olduğu inşaat işçisi
Rıfat'la evlenir. Kore savaşı patlayınca bu kez de Rıfat savaşa girer ve bir
daha dönmez. Ana gibi sevdiği Sultan ölünce yapayalnız kalan Triyandafilis,
evin bahçesi önünde ne zaman bir asker geçse omuzuna dokunup "Gitme"
deyişi, kulaktan kulağa yayılan bir efsaneye dönüşür. (Agâh Özgüç)
Ödüller
u 33. Antalya Altın Portakal Film
Festivali'nde (1996)
S "En İyi 2. Film"
SDr. Avni Tolunay Ödülü,
S "En İyi Yönetmen",
S Yalçın Tura "En İyi Özgün
Müzik",
S Meriç Başaran "En İyi
Yardımcı Kadın
SOyuncu" İmaj "En İyi Laboratuar",
SOyuncu" İmaj "En İyi Laboratuar",
u 10. Adana Altın Koza Film
Festivali'nde (1996)
S "En İyi Film",
S "En İyi Film",
S
"En İyi Yönetmen",
S
"En İyi Senaryo",
S Olivia Bonamy "En İyi Kadın
Oyuncu",
S Ruhi Sarı "Yılmaz Güney Özel
Ödülü"
u Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Özel
Ödülü"
S “Sen de Gitme”
u 9. Ankara Uluslararası Film
Festivali'nde (1997)
S "En İyi Film",
S Olivia Bonamy "En İyi Kadın
Oyuncu",
S Ruhi Sarı "Umut Veren Yeni
Oyuncu"
S Suna Çiftçi "En İyi Sanat
Yönetmeni",
u8. Orhon Murat Arıburnu
Ödülleri'nin seçiminde (1997)
S "En İyi Uzun Metrajlı
Film",
S Tunç Başaran "En İyi
Yönetmen"
SOlivia Bonamy "Cahide Sonku
Jüri Özel Ödülü",
u13. İskenderiye Uluslararası Film
Festivali'nde (1997)
S "Jüri Özel Ödülü",
S Işık Yenersu "En İyi Kadın
Oyuncu
Eleştiri: 1930'ların Antakya yöresinde geçiyor film ...
Çok çeşitli ırk ve halkların iç içe yaşadığı bir dönem ve bir yöre ... Rum
kökenli Bay Antuan, anıları ve eşyasıyla yaşamakta... Çocuklarının arasında en
güzeli ve onun en çok sevdiği Triandifılis. Genç kız gerçekten de güzel. Ama ne
yazık ki hala 10 yaşlarında bir çocuğun zekasına sahip. Büyümemiş bir çocuk
gibi... Onu babasından sonra en çok seven de evin kahyâsı Sultan ...
Genç
kız, günün birinde Antakya'da bulunan Fransız kuvvetlerinden genç bir ere aşık
oluyor. Aşkı karşılıksız da kalmıyor. Ancak siyasetin gelişmesi sonucu Hatay
Türklere geçmiştir ve Fransızların gitme zamanı gelmiştir. Birden Pierre'i
kaybeden Triandifılis, geçirdiği şokla evden kaçacak, neden sonra geri
döndüğünde ise çok şey değişmiş olacaktır ...
Sen
de Gitme, tipik bir Tunç Başaran filmi.
Yani
çok iyi şeyler içeren, ama tam bir başarıının eşiğinden dönmüş bir fılm. Başaran,
tam bir profesyonelolarak, fılmin genel dramaturjiisini doğru kurmuş. Zamanın
geçişini, çalkantılı bir dönemin bireyler üzerindeki etkisini, hasta, tutsak
bir ruhun ıstırabını oldukça iyi biçimde duyurmuş. Özellikle genç oyuncular,
başta da Fransız Olivia Bonamy çok iyiler. Olivia'yı buulup filminde oynatmak,
Başaran'ın gerçek şannsı olmuş. Artık iyice bizden biri olan Fransız saanatçısı
Colin Mounier'nin görüntüleri yine biirinci sınıf ...
Benim
eksik bulduğum şeylere gelince ...
Bir
kez, bir dönem filminde dönemi verecek çok az şey var. Fransızların Hatay'ı
terk etmesi gibi bizim tarihimiz açısından önemli olduğu kadar sinemasal olarak
da çok iyi işlenebilecek ve işlenmesi gereken bir olay, yapım koşullarına feda
edilmiş: sadece bir duvar dibinde duran Triandifilis, iki figüran, iki bayrak,
iki süvari... ve hepsi bu ... Ben artık diyorum ki, "Eğer böyle bir filmde
olay kalabalık ve genel bir çekimle gösterilemiyorsa, bütçe buna imkan
vermiyorsa ... Bu projeden vazgeçilsin, daha iyi."
Beni
rahatsız eden bir diğer şey de oyun oldu. Hadi, Fikret Hakan'ı biraz abartılı
da olsa gerçekten ilginç bir kompozisyon gerçekleştirdiği için övelim,
kutlayalım. Ama ya Işık Yenersu? Ben Yenersu'yu çok severim. YıIlar önce
"Güneyli Bayan" oyunu için yazdığım ve bir kitabıma aldığım yazıyı
herhalde o da hatırlar. Ama bir oyuncu bütün bir film boyunca bir perulda veya
peruk izlenimini bağıra bağıra veren bir saçla oynayabilir mi? Yönetmenin bir
kez içinden gelmedi mi, sanatçıyı uyarmak ve doğal bir saçla oynamasını telkin
etmek?
Kimi
denetimsiz yanlarıyla ve açık bütçe sorunlarıyla biraz yaralı bir film bu...
Ama temelde düzeyli bir film. Bu açıdan sinemaseverlerin görüp kendi
yargılarını oluşturmalarında yarar var derim. “[1]”
Sen De
Gitme Triyandafilis Kitabında Hakim Olan Temalar
Değişik bir
doğa ve binbir parçadan oluşan kültür mozayiğinin birleşimiyle oluşan bir
çevrede; renkli, duyarlılıklarla ve masalsı coşkularla dolu bir Türkçeyle
çoğunlukla kadınları konu alan öykülerini sunuyor Ayla Kutlu. “Sen de Gitme
Triyandafilis”, gönüller çelen, duygulandıran, gönendiren ve öte yandan gizil
bir kaynak olarak yürüyüp giden hüznüyle, doyulmaz tatlar veren bir kitap.
Elinize almanız yeterli, sonrasında Kutlu’nun kadınları -ki onlar dışlanmışlıklarına
karşın yaşama tutunmayı başarmışlardır- sizi zaten bırakmayacak.
Sen de
Gitme Triyandafilis, Altın, Üçgenin Perişan Kenarı adlı öykülerde yalnızlık
temasına değinilmiştir.
Sen de
Gitme Triyandafilis’te zekâsı 7 yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla eş değerde olan
Triyandafilis’in yalnızlığıyla karşılaşırız. Triyandafilis, zekâsı
gelişmediğinden dolayı evde hapis hayatı yaşamaktadır. Ailesi onun kaçma
isteğini bildiğinden evlerinin kapıları sürekli kilitli durmaktadır. Evde
tıkalı kalan Triyandafilis, kardeşleri tarafından sevilmez. İkiz kardeşleri
onun zekâsıyla sürekli dalga geçerek onu ailelerinden biri saymaz. Bu durum
Triyandafilis’i evde yalnızlaştırır. Evdeki kapıların açık olduğunu fırsat
bilerek sevgilisi Pierre’i bulmak için evden kaçan Triyandafilis bu kaçışında
kötü olaylar yaşar. Fransız askerlerini taşıyan kamyonun arkasından Pierre var
diye koşar ve askerler bunu fırsat bilerek onu arabaya alırlar. Onu
kullandıktan sonra yol kenarına atarlar. Buradan bir kamyoncu tarafından alınır
ve kullanıldıktan sonra köyden köye satılarak yaşayacağı kötü günler başlar.
Yaşadığı bu olayların bütünü Triyandafilis’i yalnızlaştırır. Satıldığı köylerin
birinden kaçarak Sultan’ı bulması onu bu çaresiz ve yalnız durumundan kurtarır;
ancak yıllar sonra Sultan’ın ölümüyle Triyandafilis kocaman evde yalnızlığa
mahkûm bir yaşam sürer.
Sen de
Gitme Triyandafilis’te yer alan aynı adı taşıyan Sen de Gitme Triyandafilis ve
Ay ve Su adlı öykülerde aşk temasına yer verilmiştir. Sen de Gitme
Triyandafilis’te zekâsı 7 yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla eş değerde olan ve
gelişmeyen Triyandafilis’in aşkı vardır. Altın adlı öyküde yine ölüm ve
sonrasında içine düşülen yalnızlık konu edinir.
Gülperi
adlı öyküde özlem konu edilir. Bütün Yeşiller… Bütün Maviler… ‘de anlatıcı
hatırladığı çocukluğunda babasından çok korkmaktadır. Sen de Gitme
Triyandafilis’te de savaşla karşılaşırız; ancak Sen de Gitme Triyandafilis’te
savaş doğrudan anlatılmamıştır. Öyküde Fransızların Hatay’da bulunması,
sonrasında buradan geri çekilmeleri, Fransız askerlerine erzak temin eden
Triyandafilis’in ailesinin Beyrut’a taşınmak zorunda kalması işlenir.
Triyandafilis’in sevgilisi olan Rıfat’ın askere çağırılması, ardından da
Kore’ye gönderilecek olması ele alınır.
Sen de
Gitme Triyandafilis adlı öyküde de Fransız askerlerine erzak ticareti yapan
Mösyö Antuvan’ın Fransız askerlerinin geri çekilmesiyle, kızı Triyandafilis’in
kaçmasına rağmen ailesiyle birlikte Beyrut’a zorunlu göçü yer alır.
Sen de
Gitme Triyandafilis, Altın, Eski Bir Türküye Ağıt ve Gitmeyi Bilmek adlı
öykülerde yoksulluk temasına yer verilmiştir. Sen de Gitme Triyandafili’te
savaşla beraber Sultanların yoksulluğu ele alınır. Sultan Mösyö Antuvan’ın
evinde hizmetçi olarak çalışıyor. Mösyö Antuvanlar Fransız askerlerinin
çekilmek zorunda kalmalarıyla Beyrut’a taşınmak zorunda kalıyorlar. Sultan da
köyüne dönerek kocasıyla geçimlerini sağlamak için hizmetçilik yapar.
Sen de
Gitme Triyandafilis’te yer alan Sen de Gitme Triyandafilis, Gülperi adlı
öykülerde yine cinsellik üzerinde durulmuştur. Sen de Gitme Triyandafilis’teki
Sultan, Üçgenin Perişan Kenarı’nda yer alan yurttaki aşçı; Zehir Zıkkım
Hikâyeler’deki MatmazelDimitra’nın Bitmemiş Öyküsi’nde yer alan Dimitra, Ödeşme
adlı öyküde yer alan Helin Hanım ve Zaruhi Hanım gösterdikleri fedakârlıklarla
ön plana çıkan kişilerdi. [2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder