Senaryo
ve Yönetmen: Asaf Tengiz, Kamera:
Hayrettin Işık, Yapım: Nil Film/Seyit Borteçin, Oyuncular: Türkan Şoray
(Yıldız), Önder Somer (Murat), Salih Tozan, Mümtaz Ener, Özer San, Fehmi
Tengiz, Reha Kıral, Güler Ersoy
Konu:
Yıldız, İzmir'in tanınmış ailelerinden birinin kızıdır. Murat adlı bir hava
yüzbaşısı ile sevişmektedir. Zaman, İstiklâl Savaşı'nm bunalımlı yıllarıdır..
Kendi çapında savaşa katılıp belirli yararlıklar da gösteren ve sonunda
kendisini Ankara'da bulan Yıldız, orada «Dikmen Yıldızı» diye anılır.
Vatanseverliği oranında aşırı bir
hassaslığa sahip bulunan Yıldız, bir gün kendini kapkaranlık bir dünya içinde
buluyor: Muratla gizli bir aşk gecesi yaşadığı, ondan gebe kaldığı inancına
varır. Onu bu inanca götüren sarsıntı, Murat'ın birden kayıplara karışması, ne
olduğu bilinmemesidir. Genç kız, bu inançla bir gün, kucağında bebeği
bulunduğu halde, Ankara savcısına başvurarak korkunç bir açıklamada bulunur.
Buna göre: Kendisini akrabalarından Nedim'le evlendirmek isteyen babası, aile
doktorları, emektar adamlarından Süleyman Çavuş bir araya gelmiş sevgilisi
Murat'ı ve ikiz çocuklarından birisini boğup kayalardan aşağı atmışlardır.
Şimdi katiller, elinde kalan bu çocuğunun da peşindedirler.
Savcı,
bu korkunç ihbar karşısında harekete geçmek üzere iken, Yıldız'ın babası Kâmil
Beyle doktoru karşısında bulur. Dertli baba savcıya durumu anlatır. Kızı
Yıldız'ın ona anlattıklarından sadece Murat adlı gencin var olduğu bir
gerçektir. Ancak bu genç bir gün ansızın ortadan kaybolmuş ve cepheden
kendisinin şehit olduğuna dair bir haber alınmıştır. Bu haber kızda korkunç
bir şok yaratmış ve kısa zamanda zavallıyı bir sabit fikir hastası yapmıştır.
Bu sabit fikre göre Murat cephede ölmemiş, onu babası Kâmil Bey ve yardımcıları
öldürmüşlerdir. Kâmil Bey savcıyı inandırmak için, onunla birlikte, yan odada
bulunan Yıldızın yanma geçer Yıldız, babası ile doktoru görünce savcıya:
«Bakınız bu çocuğumu da boğmaya geldiler» diye haykırır Doktorun ve babasının
işaretiyle, genç kızın kucağındaki nesnenin yüzünü açan savcı, bunun bir
taşbebek olduğunu görerek durumu kavrar.
Şimdi, savcı da dahil, bütün
tanıdıklar bu zavallı genç kızı tedavi için elbirliği etmişlerdir. İlk iş
olarak Yıldız'ı Ankara'dan ve Dikmenden ayırma yoluna başvurulur. Genç kızın
yanma vefalı bazı dostlar katarak onu Çankırı, İnebolu dolaylarına geziye
yollarlar. Bu arada savcı, usulünce yazdığı mektuplarla, Yıldız'a, sevgilisi
Murat'ın babası, yakınları tarafından boğulmadığını, cephede şehit olduğunu
telkin eder. Genç kız yavaş yavaş bu telkinlere inanır. Çevresindeki şehit
yavrularına kendisini adayarak sağlığını yeniden kazanır.
Bu arada Yıldız'm yanına katılmış
bulunan gruptan bir adam ki Murat'ın babasıdır ve Yıldız ona hep «Beybaba»
demektedir. Ona, artık tamamen iyileştiğini, bundan dolayı gerekli bir açıklama
yapacağını söyler. Bu açıklamaya göre, Murat cephede şehit olmamış, gizli bir
görevle düşman safları arkasına yollanmıştır; ne var ki bundan sonra da ondan
gerçekten bir haber alınamamıştır.
Ankara'ya dönen Yıldız ve
arkadaşları, kısa bir süre sonra «Büyük Taaruzun başlayıp hızla gelişmesinin
sevinci ve coşkunluğu içinde İzmir'e
doğru yollanırlar. Bu yolculukta Beybaba'nm oğlunu, Yıldızın sevgilisini bulma
ümitleri en büyük rolü oynamaktadır.
Yanmış yakılmış, fakat düşmandan
kurtarılmış İzmire varırlar. Beybaba, oğluna görevi veren en büyük makama
«Başkumandan»a gidip Murat'ın ölü mü sağmı olduğunu sorar. Başkumandan ona
kesin ve belirli "bir cevap vermez; ertesi gün Dikmen Yıldızı'm da alıp
gelmesini söyler. Bu tutum, ikisini de kötümserliğe düşürür. Ertesi gün yaşlı
adamla genç kız yeniden «Paşa» nın huzuruna çıkarlar. Paşa, genç kıza, metin olmasını
söyleyip Murat'ın bu sefer gerçekten öldüğünü bildirir ve «Ondan kalan şeyler,»
diyerek kendisine bir paket uzatır.
Yıldız, metin olmaya çalışarak,
paketi alır; fakat titreyen ellerinden düşen paket bir anda açılır. Beybaba'nm
ve genç kızın şaşkınlık sevinçleri içinde ortaya, artık binbaşılığa yükselmiş
bulunan Murat'la Dikmen Yıldızı'nın nikâh-düğün davetiyeleri dağılır. Onlara güzel
bir sürpriz yapan «Başkumandan», Murat'm bitişik -odada beklemekte olduğunu
bildirmesi üzerine Yıldızla yaşlı adam -ölesiye bir mutlulukla- yan
odaya, Murat'ın yanına koşarlar. [1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder