Translate

2 Mart 2020 Pazartesi

KIZILTUĞ (1952)


"Cengiz Han" (1952)  Ercüment Kalmık imzalı ilüstrasyonları, sıkça tasvir edilen cenk sahneleri, at sırtında yapılan bozkaşi oyunları, Çin imparatorunun sarayına dek uzanan entrikaları ve tarihi şahsiyetlerin resmi geçidi ile ilgi çekici bir roman "Kızıl Tuğ". Post-Modern edebiyatın son yıllardaki vazgeçilmez kahramanlarından Hasan Sabbah, romanın baş aktörlerinden bir tanesi. Öykünün önemli bir bölümü ise "Alamut Kalesi"nde geçiyor. Roman, ard arda sıralanmış öykülerden oluşmuş[1].

"Türk insanının kendine güvenmesi, atalarıyla övünmesi ve ülküsü için her şeyi yapması, romanın ana fikri olarak karşımıza çıkıyor. Kısa bir özeti de;  Göktürk Devletini  kurmak isteyen Timuçin’in arkadaşı Otsukarcı'nın, Türk adı ve namusu için yıllarca çarpışması, Türklüğün sembolü olan “Kızıl Tuğ” u göklerden indirmek için verdiği mücadelenin anlatımı. 

Film hakkında bilgilere yer vermeden önce filme de konu olan tarihi romanın daha geniş bir özeti ise şöyle;

1190’lı yıllarda, Timuçin ve yakın arkadaşı, yoldaşı Celme'nin hayallerini süsleyen tek şey vardı. Göktürk imparatorluğunu yeniden kurmak. Türk milletlerini bir çatı altında toplamaktı. Bir gün yine beraber bir derenin başında oturup hayal kurarlarken karşı kıyıda oturan bir delikanlı gördüler. Bu delikanlı kendisini dünyanın hakimi zannediyor gibi duruyor. Bu Timuçin'in  de Celme'nin de tersine gitmişti. Celme delikanlının yanına gidip kendisini ülkenin hakanı gibi görmesinin nedenini sordu.

Delikanlının kimseye eyvallahı yoktu, cevap vermedi. Sadece Celme’yi alaya alır gibi bir bakış attı. Celme dayanamayıp delikanlının üzerine atıldı ve kavgaya tutuştular. Delikanlı, güçlülüğüyle nam salmış olan Celme'yi yendi. Timuçin delikanlının bu cesaretini çok beğenmişti, ona kendileriyle kalmasını söyledi fakat delikanlı “ben kimsenin buyruğuna girmem diyerek gidecekti ki meydana yirmi kişiden fazla, askeriyle Timuçin kavgalı olduğu kardeşi Bekter geldi. Kavgaya tutuştular. Bekter haince Timuçin’i sırtında vuracağı sırada delikanlı Bekter’i öldürdü. Timuçin delikanlıya artık kardeş olduklarını ve her zaman onun yanında olacağını, isterse yanlarında kalabileceğini söyledi.

Delikanlı "benim adım dağlarda gezen Otsukarcı'dır. Ben şimdiye kadar kimsenin buyruğu altına girmedim" diyerek teklifi reddetti. Bunun üzerine Timuçin, Otsukarcı'dan Alamut kalesinin sahibi Şeyhülcebel’e gidip, ondan Timuçin’in hakanlığını kabul etmesini söylemesini istedi. Otsukarcı da kabul etti.

Otsukarcı Alamut kalesine yaklaşmıştı ki Şeyhülcebelin askerleri tarafından yakalandı, apar topar Şeyhülcebel’in yanına götürüldü. Şeyhülcebel Otsukarcı'yı görünce çok şaşırdı. Çünkü Otsukarcı, oğlu Halit’e tıpatıp benziyordu. Aklına hemen bir cinlik geldi. Otsukarcı'yı Talmaç Beyninin pehlivanı ile görüştürebilirdi, çünkü görüyordu ki Otsukarcı hem çok güçlü hem de oğluna çok benziyor. Zaten başka çaresi yoktu çünkü oğlu Halit kılıç çekmesini dahi bilmiyordu.

Büyük gün geldi. Otsukarcı, Halit adıyla meydana çıktı. Talmaç Bey’in bütün pehlivanlarını alt etti. Fakat bu sırada yapılan bu hileyi fark eden Ali ve Ömer gidip Otsukarcı'nın bir sahtekar olduğunu ilan ettiler. Ortalık birden karışıverdi. Bütün halk Otsukarcı'yı öldürmek istiyordu. Bu sırada, Otsukarcı'nın yol adaşı olan Çakır, Otsukarcı burada diyerek bir çadırı gösterdi.

Askerler çadırdan Otsukarcı zannettikleri Halit’i çıkararak öldürdüler. Çakır ve Otsukarcı da yeniden yollara koyuldu. Fakat Otsukarcı'nın aklı hala Alamut kalesindeydi. Sabiha’ya aşık olmuştu ve onu orada bırakmanın acısını duyuyordu. Günler sonra dayanamayarak yeniden Şeyhülcebel’in kalesine gitti. Fakat tuzağa düşüp yakalandı. Sabiha Çakır’a yardım etti ve ikisi Otsukarcı'yı kurtardılar.

Otsukarcı, Sabiha’ya onu sevdiğini, onunla gelmesini istediğini söyledi. Sabiha babasının yalnız olduğunu söyleyerek Otsukarcı’nın teklifi geri çevirdi. Otsukarcı da Sabiha’yı hep bekleyeceğini söyleyerek oradan ayrıldı.

Yıllar yılları kovaladı. Timuçin ülkenin hakanı olmuştu. Bütün Moğolları bayrağı altında toplamıştı. Bunu yaparken de baba, kardeşi dost demeden kendine karşı gelen herkesi kılıçtan geçirmişti.

Otsukarcı bir gün Sabiha’nın Timuçin’in elinde olduğunu ve başını vurduracağını duydu. Hemen Timuçin’in yanına gitti. Aralarındaki dostluğu ve samimiyete güvenerek, “işittim ki özlediğim bir hatunu bizim erler Tutsak almışlar. Tez buyur da başını boş bıraksınlar” dedi. Timuçin gürleyerek, Otsukarcı'nın kendi buyruklarına karşı çıkmayacağını, eğer karşı çıkarsa onun da başını vurdurtacağını söyledi. Otsukarcı, can yoldaşı, dostu gördüğü Timuçin‘in bu tavrını hiç beğenmemişti. Otsukarcı Timuçin’e hakaretler savurdu, Timuçin’in askerleriyle vuruşmaya başladı. Kavga iyice kızışıyordu ki Çakır’ın da yardımıyla Sabiha kurtuldu ve Otsukarcı Sabiha’yı da alıp gitti. Fakat Timuçin’in önüne geçeceğini, ona düşman kesileceğini de söylemişti.

Yıllar geçti Bu sırada Otsukarcı sabiha’yla evlenmiş, Timuçin sınırlarını iyice genişletmişti. Timuçin Harzemlere sataşmıştı. Harzem padişahının oğlu Cemaleddin, dost oldukları Otsukarcı’dan da yardım istedi. Timuçin’den alınacak bir öcü olan Otsukarcı hemen kabul etti. Otsukarcı, Çakır ve Cemalleddin komutasındaki askerler her yerde Timuçin’in ordularının önüne geçti. Bir gün bir yerde Timuçin ve Otsukarcı karşılaştılar. Otsukarcı Timuçin’in canını iyice sıkmıştı. Artık sıra Timuçin ve Otsukarcı'nın çarpışmasına gelmişti. İki kardeşin birbirini vurmasına dayanamayan Cemle artık bu saçma sapan kavganın sona ermesini istedi. Otsukarcı da Timuçin’de kabul etti. Timuçin bir süre sonra daha hakanlığı sürdürdü, oğlu Tuluy‘un ölüm acısına dayanamayarak öldü. Otsukarcı da Sabiha’yla sakin bir hayat sürdü, savaşmadı.[2]

Bu özetin ardından filmde rol alan oyuncuları tanıyalım. 1939-1952 yılları arası devam eden Türk sinemasında tiyatrocular döneminin son yılı olan filmde rol alan oyuncular da İstanbul Şehir tiyatrolarında oynayan oyunculardan seçilmiştir genelde. Müziklerini Orhan Barlas‘ın,  senaryosunu yazan ve yönetmenliğini Aydın Arakon'un  yaptığı ve yapımcılığını da Nazif Duru ve Murat Köseoğlu‘nun Atlas Film adına üstlendiği filmin değerli oyuncuları;

Mesiha Yelda (1931-1998) "Sabiha Sultan", Turan Seyfioğlu (1921-1961) "Otsukarcı/Halit",  Cahit Irgat (1915-1971) "Cengiz Han", Müfit Kiper (1912-1974), Nebile Teker "Türkan Sultan", Rauf Ulukat (1915-1977) "Çakır", Atıf Kaptan (1908-1977) "Hasan Sabbah", Mücap Ofluoğlu (1923-2012) "Ömer", Nubar Terziyan (1909-1994) "Mervan", Eşref Vural (1914-1987) "Celme Noyan",  Vedat Örfi Bengü (1900-1953) Mehmet Tokuş, Ahmet Üstel (1930-1983), Ferhan Tanseli (1927-1999) "Celalettin",  Hasan Ceylan (1922-1980), Abdurrahman Conkbayır, Arif Eriş, Nergiz Moğol, Selahattin Tükenmez, İhsan Özokur Arakon kardeşlerden iki yaş büyük abi İlhan Arakon filmin foto direktörlüğünü (görüntü yönetmeni) yapar.


[1] Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi hakkında ayrıntılı bilgi için (bknz: "Alamut Kalesi" Peter Willey,  Yakamoz kitap 2017 İstanbul)
(Bknz: "Hasan Sabbah ve Alamut  Terörü" Yaşar Şahin Anıl , Panama Yayıncılık, 2014 İstanbul)

[2] https://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/kitap_ozetleri/roman_ozetleri/kizil_tug_romaninin_ozeti_1.asp

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder