"Cengiz Han" (1952) Ercüment
Kalmık imzalı ilüstrasyonları, sıkça tasvir edilen cenk sahneleri, at sırtında
yapılan bozkaşi oyunları, Çin imparatorunun sarayına dek uzanan entrikaları ve
tarihi şahsiyetlerin resmi geçidi ile ilgi çekici bir roman "Kızıl
Tuğ". Post-Modern edebiyatın son yıllardaki vazgeçilmez kahramanlarından
Hasan Sabbah, romanın baş aktörlerinden bir tanesi. Öykünün önemli bir bölümü
ise "Alamut Kalesi"nde geçiyor. Roman, ard arda sıralanmış öykülerden
oluşmuş[1].
"Türk insanının kendine güvenmesi, atalarıyla övünmesi ve
ülküsü için her şeyi yapması, romanın ana fikri olarak karşımıza
çıkıyor. Kısa bir özeti de;
Göktürk Devletini kurmak isteyen
Timuçin’in arkadaşı Otsukarcı'nın, Türk adı ve namusu için yıllarca çarpışması,
Türklüğün sembolü olan “Kızıl Tuğ” u göklerden indirmek için verdiği
mücadelenin anlatımı.
Film hakkında bilgilere yer vermeden önce filme de konu olan tarihi romanın daha geniş bir özeti ise şöyle;
1190’lı yıllarda, Timuçin ve yakın arkadaşı, yoldaşı Celme'nin
hayallerini süsleyen tek şey vardı. Göktürk imparatorluğunu yeniden kurmak.
Türk milletlerini bir çatı altında toplamaktı. Bir gün yine beraber bir derenin
başında oturup hayal kurarlarken karşı kıyıda oturan bir delikanlı gördüler. Bu
delikanlı kendisini dünyanın hakimi zannediyor gibi duruyor. Bu Timuçin'in de Celme'nin de tersine gitmişti. Celme
delikanlının yanına gidip kendisini ülkenin hakanı gibi görmesinin nedenini
sordu.
Delikanlının kimseye eyvallahı yoktu, cevap vermedi. Sadece
Celme’yi alaya alır gibi bir bakış attı. Celme dayanamayıp delikanlının üzerine
atıldı ve kavgaya tutuştular. Delikanlı, güçlülüğüyle nam salmış olan Celme'yi
yendi. Timuçin delikanlının bu cesaretini çok beğenmişti, ona kendileriyle
kalmasını söyledi fakat delikanlı “ben kimsenin buyruğuna girmem diyerek
gidecekti ki meydana yirmi kişiden fazla, askeriyle Timuçin kavgalı olduğu
kardeşi Bekter geldi. Kavgaya tutuştular. Bekter haince Timuçin’i sırtında
vuracağı sırada delikanlı Bekter’i öldürdü. Timuçin delikanlıya artık kardeş
olduklarını ve her zaman onun yanında olacağını, isterse yanlarında
kalabileceğini söyledi.
Delikanlı "benim adım dağlarda gezen Otsukarcı'dır. Ben
şimdiye kadar kimsenin buyruğu altına girmedim" diyerek teklifi reddetti.
Bunun üzerine Timuçin, Otsukarcı'dan Alamut kalesinin sahibi Şeyhülcebel’e
gidip, ondan Timuçin’in hakanlığını kabul etmesini söylemesini istedi.
Otsukarcı da kabul etti.
Otsukarcı Alamut kalesine yaklaşmıştı ki Şeyhülcebelin askerleri
tarafından yakalandı, apar topar Şeyhülcebel’in yanına götürüldü. Şeyhülcebel
Otsukarcı'yı görünce çok şaşırdı. Çünkü Otsukarcı, oğlu Halit’e tıpatıp
benziyordu. Aklına hemen bir cinlik geldi. Otsukarcı'yı Talmaç Beyninin
pehlivanı ile görüştürebilirdi, çünkü görüyordu ki Otsukarcı hem çok güçlü hem
de oğluna çok benziyor. Zaten başka çaresi yoktu çünkü oğlu Halit kılıç
çekmesini dahi bilmiyordu.
Büyük gün geldi. Otsukarcı, Halit adıyla meydana çıktı. Talmaç
Bey’in bütün pehlivanlarını alt etti. Fakat bu sırada yapılan bu hileyi fark
eden Ali ve Ömer gidip Otsukarcı'nın bir sahtekar olduğunu ilan ettiler.
Ortalık birden karışıverdi. Bütün halk Otsukarcı'yı öldürmek istiyordu. Bu
sırada, Otsukarcı'nın yol adaşı olan Çakır, Otsukarcı burada diyerek bir çadırı
gösterdi.
Askerler çadırdan Otsukarcı zannettikleri Halit’i çıkararak
öldürdüler. Çakır ve Otsukarcı da yeniden yollara koyuldu. Fakat Otsukarcı'nın
aklı hala Alamut kalesindeydi. Sabiha’ya aşık olmuştu ve onu orada bırakmanın
acısını duyuyordu. Günler sonra dayanamayarak yeniden Şeyhülcebel’in kalesine
gitti. Fakat tuzağa düşüp yakalandı. Sabiha Çakır’a yardım etti ve ikisi
Otsukarcı'yı kurtardılar.
Otsukarcı, Sabiha’ya onu sevdiğini, onunla gelmesini istediğini
söyledi. Sabiha babasının yalnız olduğunu söyleyerek Otsukarcı’nın teklifi geri
çevirdi. Otsukarcı da Sabiha’yı hep bekleyeceğini söyleyerek oradan ayrıldı.
Yıllar yılları kovaladı. Timuçin ülkenin hakanı olmuştu. Bütün
Moğolları bayrağı altında toplamıştı. Bunu yaparken de baba, kardeşi dost
demeden kendine karşı gelen herkesi kılıçtan geçirmişti.
Otsukarcı bir gün Sabiha’nın Timuçin’in elinde olduğunu ve
başını vurduracağını duydu. Hemen Timuçin’in yanına gitti. Aralarındaki
dostluğu ve samimiyete güvenerek, “işittim ki özlediğim bir hatunu bizim erler
Tutsak almışlar. Tez buyur da başını boş bıraksınlar” dedi. Timuçin gürleyerek,
Otsukarcı'nın kendi buyruklarına karşı çıkmayacağını, eğer karşı çıkarsa
onun da başını vurdurtacağını söyledi. Otsukarcı, can yoldaşı, dostu gördüğü
Timuçin‘in bu tavrını hiç beğenmemişti. Otsukarcı Timuçin’e hakaretler savurdu,
Timuçin’in askerleriyle vuruşmaya başladı. Kavga iyice kızışıyordu ki Çakır’ın
da yardımıyla Sabiha kurtuldu ve Otsukarcı Sabiha’yı da alıp gitti. Fakat
Timuçin’in önüne geçeceğini, ona düşman kesileceğini de söylemişti.
Yıllar geçti Bu sırada Otsukarcı sabiha’yla evlenmiş, Timuçin
sınırlarını iyice genişletmişti. Timuçin Harzemlere sataşmıştı. Harzem
padişahının oğlu Cemaleddin, dost oldukları Otsukarcı’dan da yardım istedi.
Timuçin’den alınacak bir öcü olan Otsukarcı hemen kabul etti. Otsukarcı, Çakır
ve Cemalleddin komutasındaki askerler her yerde Timuçin’in ordularının önüne
geçti. Bir gün bir yerde Timuçin ve Otsukarcı karşılaştılar. Otsukarcı
Timuçin’in canını iyice sıkmıştı. Artık sıra Timuçin ve Otsukarcı'nın
çarpışmasına gelmişti. İki kardeşin birbirini vurmasına dayanamayan Cemle artık
bu saçma sapan kavganın sona ermesini istedi. Otsukarcı da Timuçin’de kabul
etti. Timuçin bir süre sonra daha hakanlığı sürdürdü, oğlu Tuluy‘un ölüm
acısına dayanamayarak öldü. Otsukarcı da Sabiha’yla sakin bir hayat sürdü,
savaşmadı.[2]
Bu özetin ardından filmde rol alan
oyuncuları tanıyalım. 1939-1952 yılları arası devam eden Türk sinemasında
tiyatrocular döneminin son yılı olan filmde rol alan oyuncular da İstanbul
Şehir tiyatrolarında oynayan oyunculardan seçilmiştir genelde. Müziklerini
Orhan Barlas‘ın, senaryosunu yazan ve
yönetmenliğini Aydın Arakon'un yaptığı
ve yapımcılığını da Nazif Duru ve Murat Köseoğlu‘nun Atlas Film adına
üstlendiği filmin değerli oyuncuları;
Mesiha Yelda (1931-1998)
"Sabiha Sultan", Turan Seyfioğlu (1921-1961)
"Otsukarcı/Halit", Cahit Irgat
(1915-1971) "Cengiz Han", Müfit Kiper (1912-1974), Nebile Teker
"Türkan Sultan", Rauf Ulukat (1915-1977) "Çakır", Atıf
Kaptan (1908-1977) "Hasan Sabbah", Mücap Ofluoğlu (1923-2012)
"Ömer", Nubar Terziyan (1909-1994) "Mervan", Eşref Vural
(1914-1987) "Celme Noyan",
Vedat Örfi Bengü (1900-1953) Mehmet Tokuş, Ahmet Üstel (1930-1983),
Ferhan Tanseli (1927-1999) "Celalettin", Hasan Ceylan (1922-1980), Abdurrahman Conkbayır,
Arif Eriş, Nergiz Moğol, Selahattin Tükenmez, İhsan Özokur Arakon kardeşlerden
iki yaş büyük abi İlhan Arakon filmin foto direktörlüğünü (görüntü yönetmeni)
yapar.
[1] Hasan
Sabbah ve Alamut Kalesi hakkında ayrıntılı bilgi için (bknz: "Alamut
Kalesi" Peter Willey, Yakamoz kitap
2017 İstanbul)
(Bknz: "Hasan Sabbah ve Alamut Terörü" Yaşar Şahin Anıl , Panama
Yayıncılık, 2014 İstanbul)
[2] https://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/kitap_ozetleri/roman_ozetleri/kizil_tug_romaninin_ozeti_1.asp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder