"Karaoğlan" Cengiz Han’ın Hazineleri’nde, sonraki yıllarda bir film dizisini
oluşturacak olan Karaoğlan beyaz perdede ilk kez görülür. Önce Suat Yalaz’ın
fırçasında hayat bulan bu Karaoğlan’ın serüvenleri, Cengiz Han'ın Hazineleri’nde
bambaşka bir Karaoğlan ile seyirci karşısına çıkacaktır.…
Senaryoyu
hazırlayan Suat Yalaz her ne kadar çizgi romanının kişilerine, çevresine sadık
kalmak istemişse de zorunlu olarak Karaoğlan’ın bu macerası “tarihsel güldürü”
türünün kural ve gereksinmelerine uymuştur. 'Tarihsel güldürü özellikle taşlamaya yönelen bir türdür. Cengiz Han'ın Hazineleri'nde seyirciyi
güldüren fakat hiçbir zaman taşlama sayılmayacak durumlar var. Hatta,
genel olarak, filmin tümü serüvenin bazı kısımlarını
ciddiye almakta, buna karşılık güldürü
dozunu çoğu zaman Orhan Günşıray
ve Sami Hazinses ortaya çıkartmaktadırlar.
Atıf
Yılmaz’ın asistanlığını yapan kişi, daha sonraki yıllarda Jet rejisör diye nam
salacak olan Çetin İnanç'ır. Müzikler Ruhi Su ve Yalçın Tura’nın, kamerayla
olayları görüntüleyen ise kameraman Çetin Gürtop. Filmin yapımı iki ortağa ait. Yerli Film
şirketi adına Atıf Yılmaz ve Orhan
Günşiray.
"Kızıl Tuğ" romanından çıkan film
Kozanoğlu'nun 1926 yılında çalıştığı derginin kapağı için
çizdiği resimle dalga geçen arkadaşlarına kızarak hazırladığı resme yazdığı
hikaye girişi ve tefrikalar halindeki yazılarla ortaya çıkan Otsukarcı Ve Oğlu Kaan, ile Karaoğlan'ın bebeklik devrini
başlatmıştır.
Romancımız Kozanoğlu,
ilk romanı "Kızıl Tuğ"un çizgi romana dönüştürülmesi için Suat Yalaz’ı
seçer. Yalaz 19 ağustos 1959 da "Cengiz
Han'ın Hazineleri" adlı öyküyü Akşam gazetesinde çizmeye başlar. Bu
döneme Karaoğlan'ın gençlik dönemi diyebiliriz. Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Suat
Yalaz, birlikte 9 adet "Kaan" macerası
hazırlarlar.
Suat Yalaz çizimlerinde Harold
Foster'in Prince Valiant'ından oldukça etkilenmiştir. Abdullah Turhan,
Nezih Dündar ve zaman zamanda M. Engin Aslan ile ortaklaşa çalışan Suat Yalaz
pek çok serüvenin temelini tarih ve folklorumuzdan yararlanarak hazırlamış aynı
ölçüde yabancı edebiyat örneklerini de senaryonun özüne maharetle katmayı
başarmıştır. eserlerinde kullandığı dile büyük özen gösteren Suat Yalaz bazı
maceralarda maceraların geçtiği zamanda konuşulan dili bilhassa tercih etmiş ve
söz konusu maceraya ayrı bir ağırlık katmayı başarmıştır. öykülerinde cinsellik
ve erotizmi düzeyli seviyede tutmuştur. Sertlik ve mizahı öykülerinin içine
ustalıkla yerleştirmiştir.
Karaoğlan
kimdir ? Karaoğlan
atletik, deli dolu, gözü pek ve mert bir Uygur genci olarak tanıtıldı. Bir
kahramanda bulunması gerekli özelliklerin hemen hemen hepsine sahip görünüyor.
İdeal insan tanımlanmasının içinde yer almakta, kötü alışkanlık diye
nitelendirilen; içkiden uzak durmakta, kesinlikle yalan konuşmamaya çalışmakta,
dolayısıyla genç okura sağlıklı göndermeler yapmaktadır. Karaoğlan göçebeydi,
bir yerde uzun süreli kalmazdı. erkek çocuğa ad koymanın bir törenle
gerçekleştirildiği bir dönemde yaşamasına rağmen böyle bir töreni görememişti.
Daha el kadar bebe iken annesi bir çete tarafından katledilmiş, son anda
yetişen babası bebeği kurtarmayı başarmış, yaralanmış olmasına rağmen bebeği
bir ormancıya emanet ederek gitmişti. Bebek kendilerine ait olmadığı için yaşlı
ormancı ve hanımı küçüğe ad vermemişler ancak simsiyah saçlarından dolayı ona Karaoğlan
demekle yetinmişlerdi. Yıllar sonra ününü "Asya Kaplanı Karaoğlan"
diye yapacak olan bu genç adam, babası kılıç ustası Baybora,
karşılık bir dövüş esnasında tanıştığı ve dost olduğu, midesine düşkün olduğu
kadar kavgaya da düşkün yaşlı savaşçı "Balaban", Semerkant'da
hırsızlık yaparken yakaladığı ve kendisine aşık ettiği "Bayır Gülü",
biraz kocamış, at uşağı "Çalık" gibi karakterlerinde küçümsenemez
katkılarıyla, bizleri Orta Asya steplerinde özgürlük duygumuzu kamçılayan
farklı bir dünyaya itmektedir. [1]
Filmin
oyuncu kadrosunda yer alan isimler ve konusu da şöyledir:
Orhan
Günşıray (Karaoğlan), Fatma Girik (Çavdar Tarlası), Öztürk Serengil “Hülagü” (1930-1999), Aysel
Tanju “Ateş Parçası” (1940-2003), Atıf Kaptan “Tokta Bey” (1908-1977), Sami
Hazinses “Kazgagası Çakır” (1925-2002), Nuri Altınok “Otsokarcı” (1921-1993),
Mümtaz Ener “Çağatay Han” (1909-1989), Tülay Akatlar (Tolunay), Atilla Tokatlı (1932-1988),
Ece Han, Hüseyin Satırlı,
Karaoğlan
yanına at uşağı olarak kaz gagası Çalık’ı da almıştır. yolda yanlarına Çavdar
Tarlası adını verdiği Sünbül ve Ateş Parçası da katılır. Çölde, Karaoğlan'ın
sürekli çatıştığı Hülagü'nün zehirlediği kuyudan su içen Ateş Parçası ölür,
sonunda Otügen ormanına ulaşırlar; Karaoğlan, mezarı ve hazineyi bulur,
Otsokarcı hazineyi beklemektedir, çatışırlar, Karaoğlan yenilir, Otsokarcı'nın
babası olduğunu öğrenir artık bir adı vardır. Hülagü'nün yaptığı kötülüklerin
hesabı sorulur. Karaoğlan Tolunay'ı hak etmiştir ama Çavdar Tarlası'nı seçer.
Kazanoğlu'nun
romanı ile Suat Yalaz'ın çizgi-romanı detayda farklılıklar gösterirler, Yalaz,
Karaoğlan tipini değişikliğe uğratarak kendi yazdığı/çizdiği çizgi-romanda
sürdürür. (Kyn: Orhan Ünser)
Filmde
adı geçen Cengiz Han kimdir ne yapmıştır? Bu konuda M. Necati Sepetçioğlu’un
kaleme aldığı “Cengiz Han Destanı’na göz atalım.
Onuncu
yüzyıl ortalarına doğru teşekkül etmeğe başlamıştır. En eski Oğuz ve Uygur
soyuna ait bir kısım destanımsı söylentilerin, daha sona diğer Türk boyları
arasında anlatılıp genişlemesi ve bunlara yapılan ilaveler, bilinen Cengiz Han
Destanı’nın esasını teşkil etmektedir. Doha doğrusu Cengiz Han Destanı, asıl bu söylentiler olan ve sonradon Cengiz
Han'ın şahsiyeti ve adı etrafında toplanıp geliştirilen yakıştırma bir destan
görünümündedir.
Cengiz Han
(1162 - 1227), baba
tarafından Oğuz Han'a dayanmaktadır; ana soyundan da Altın Han'a varmaktadır.
Altın Han Akdeniz'de, Malta'da. hüküm sürmektedir. Çok güzel
bir kızı vardır. Altın Han, dillere destan olan bu çok güzel kızını,
güneş yüzü görmeyen, hiç bir yanından iç
tarafına hiç bir ışık sızdırmayan bir
saraya kapatıp gözlerden ırak tutmaktadır. Günlerden bir gün, butün dikkatlere
rağmen gün ışığı Altın Han'ın güzel
kızını bulur. Kızın, bu gün ışığındanan bir çocuğu olacağını anlayan Altın Han utancını ve yüz karasını
kimseye göstermemek için kızını, kırk cariye ile birlikte bir gemiye
koyar denize salar.
Gemiye, denizde bir kahraman rastlar. Bu kahramanın adı Tumavi Mergen’dir. Altın Han'ın
kızını görür görmez beğenir alır. Klzln
bir oğlu olur. Adını Dobun Bayan
koyarlar. Altın Han'ln kızının, Tumavi Mergen'den de cocukları
olur. Bunlar da, Bilgüdey ve Büdenedey diye çağırılar. Dobun Bayan
buyür, evlendirirler. Alanguva adında güzel bir kız alırlar. Dobun Bayan'ın,
Alanguva'dan üc oğlu olur. Daha sonra
Dobun Bayan ölür.
Dobun
Bayan’ın ölümünden bir müddet sonra, onun bir nur halinde yeniden dünyaya
döndüğü anlaşılır. Bu nur halinde dönüşten sonra, vine Alanguvan'ın kocası
olmuştur ve Alanguva bir erkek çocuk daha doğurmuştur. Bu çocuğun adını Cengiz
koyarlar.
Cengiz
doğunca, ruhu nur halinde dünyaya dönmüş olan Dobun Bayan, kurt halinde dünyayı
bir daha ter keder. Fakat, en çok kardeşleri, Cengiz'in hem nurdan doğmuş
olduğuna hem de kendi kardeşleri olduğuna bir türlü inanmak istemezler.
Kardeşlerine türlü eziyetler ederler. Fakat halk ötekilerden çok Cengiz'i
sevmektedir.
Bir
gün Cengiz kardeşlerinden kurtulmak için kaçar, dağda yaşamağa başlar. Türk
boyları, aralarında temsilciler seçerek Cengiz'e gönderirler ve yaşamakta
olduğu dağda Cengiz'i bulup kendilerine Han seçerler. Cengiz Han, bütün ömrünü
yurduna ve milletine verir; Çalışıp didinir, dünyanın en büyük ve en sağlam
devletlerinden birini kurar. Sonunda bu devleti çocuklan arasında taksim ederek
ölür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder