(1906-1966) Kabataş Erkek Lisesini 1922
yılında, GSA Mimarlık ve Teknik Üniversitesi Mühendislik bölümünü 1929 da
bitirdi. 1932'de Milli Eğitim Bakanlığı baş mimarı oldu. Daha sonra, bağımsız
olarak mimarlık ve müteahhitlik yaptı. Spora da meraklı olan Kozanoğlu, bir süre
Beşiktaş kulübü başkanlığını üstlendi.
Hiç bir zaman "yüksek
edebiyat" içinde değerlendirilmeyen, eleştirmenlerin, tarihçilerin
ilgisini çekmeyen Kozanoğlu külliyatı, Türkiye'de en çok baskı yapan ve okunan
romanlardan oluşuyor. Üstelik onun, açtığı yoldan ilerleyenlere, sinemaya ve
çizgi romana yaptığı etkileri de göz önüne alırsak, ne kadar önemli olduğu
hemen anlaşılacaktır. Bugün her Türk vatandaşı, onun kurgusuna dayanan birden
fazla kitap, çizgi roman veya film ile karşılaşmıştır..
Kozanoğlu romanlarını edebi anlamda
tartışmak bize pek bir şey kazandıracak gibi görünmüyor. Önemli olan, yazarın
yazma amacı, dönemin tarihi ve o tarihteki egemen ideoloji ile ilişkileri.
"Türkiye'ye, Türk ülküsüne,
Türk davasına olan sıcak imanından Abdullah Ziya'nın ressam olduğu kadar
verimli bir yazar olacağına karar verdim". diyor, Tahsin Demiray. Sonra da bu ilk romanının yerini
belirliyor; "Kızıl Tuğ" bütün bir gençliğin içinden
duyduğu devrimin ilk öncüsüdür.
Bu roman ve yazma amacı, o dönemdeki milli
düşünce akımının temsilciliğini üstlenmişti. Bu düşünce akımı; "büyük Türk
ulusunu birleştirecek o tek dile, tek şiveye ve tek ülküye doğru, Kızıl Tuğ'da
başlayan, (...), yedi yıl sonra Atatürk'ün komutasında tempolaşan"
Türkçülük, Turancılıktı…
Türkçülüğün ortaya çıkması (1908),
aşağı yukarı Abdullah Ziya'nın doğumuna tekabül eder (1906). Yetişme çağı
boyunca, yükselen bu yeni değerin etkilerini hisseden Abdullah Ziya'nın
Türkçülüğü, yıkılan imparatorluğun yerine kurulacak ulus devlet modelini
savunan tarzdadır. Bu tarz Türkçülük, II. Dünya savaşından sonra etkisini
kaybetti. Onun yerini, daha ırkçı-şoven bir milliyetçiliğin aldığını görüyoruz…
Kızıl Tuğ"da, döneme göre
başka yenilikler de var; milli bir şuur aşılamak amacıyla yazılmasının
etkisiyle, sık sık dipnotlar verilmiş. Kimi zaman öz Türkçe kelimelerin
anlamlarını açıklıyor, kimi zaman eski adetler, inançlar, kişiler hakkında
bilgiler veriyor. Yazar, ilk romanı oluşu nedeni ile, "Fatih Feneri",
"Hilal ve Haç" romanlarında üstesinden gelinen tutarsızlıklardan
kaçınamamış. Bu metinde zaman ve mesafe mefhumu yok. Mesela, Timuçin, Orta
Asya'da karşılaştığı Otsukarcı'nın yola çıkacağını öğrenince, "sen
Horasan'dan geçecek misin" diye soruyor. Kahramanlarımız, bugün motorlu
taşıtlarla aşılması güç olan mesafeleri, kuş olup geçiyorlar. Bir bakıyorsunuz
Alamut kalesindeyiz, bir bakıyorsunuz Çin Sarayında. Anlatı bakış açısı tekniği
de ilginç. (Aylık Birikim Dergisi, A. Ömer Türkeş)
İşte anlayış ve bakış açısı
tekniğinin yetersiz olduğu söylenen "Kızıl Tuğ" romanı yazılışından
29 yıl sonra Yeşilçam'da beyaz perdeye aktarılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder