Translate

6 Aralık 2024 Cuma

DUDAKTAN KALBE (1965) "Rşat Nuri Güntekin"

 

Yönetmen: Ülkü Erakalın,  Senaryo: Bülent Oran, Kamera: Turgut Ören, Yapım: Birsel Film/Özdemir Birsel
 

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Gönül Yazar, Muzaffer Tema, Esen Püsküllü, Erol Tezeren, Avni Dilligil, Gül Gülgün, Faik Coşkun, Rengin Arda

Konu: Reşat Nuri Güntekin’in Dudaktan Kalbe romanını ikinci çevirimi olan filmde konu aynı olduğundan burada aynı konuyu yazmanın gereksiz olduğunu düşündüm. Paris dönüşü birlikte olduğu sevgilisini terk edip, komşu çiftlik sahibinin kızıyla evlenen bir gencin aşk öyküsü anlatılmaktadır. 

YAPRAK DÖKÜMÜ (1958) "Reşat Nuri Güntekin"

Yönetmen-senaryo: Suavi Tedü, Kamera: Necati Tözüm, Yapım: Halk Film/Fuat Rutkay 

Oyuncular: Hadi Hün, Şaziye Moral, Mualla kaynak, Gül Gülgün, Suna Pekuysal, Muzaffer Nebioğlu, Selahattin Yazgan

     Konu: Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar'daki evine çekilir. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Neclâ, Leylâ ve Ayşe adında dört kızı vardır. Oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. 

     Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Evde sık sık partiler düzenlenir. Hayriye Hanım, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle evde her değişikliğe razı olur. Şevket de olanlardan memnun kalmamasına rağmen belki de karısının tesiriyle kendisini bu hevese kaptırmıştır...

Eğlenceler ve toplantılar için lüzumsuz yere para harcanan evde maddî sıkıntılar başlar; kavgalar, türlü rezaletler ve sefalet birbirini takip eder. Ali Rıza Bey, çocuklarındaki bu korkunç değişiklikler karşısındaki hayret, şaşkınlık ve acı içinde kıvranmaktadır. Evdeki bu anormal havaya ayak uyduramayacağını anlayan Fikret Adapazarı'na yaşlı, dul bir adama gelin gider. Bu arada Şevket masrafları karşılamak için bankadan borç alır; sonra ödeyemez, hapse atılır. Böylece, ikinci yaprak düşer. Kocası hapisteyken Ferhunde evden kaçar. Bu üçüncü yaprağın düşüşü olur. Karısının kaçtığı haberini hapishanede babasından alan Şevket üzülmez, hatta bir belâdan kurtulduğu için memnun olur. (Sinematurk.com) 

DUDAKTAN KALBE (1951) "Reşat Nuri Güntekin"

 

Yönetmen Senaryo: Şadan Kâmil, Foto Direktörü: Şadan Kâmil, Yapım: Atlas Film/Nazif Duru

Oyuncular: Mesiha Yelda, Muzaffer Tema, Reşit Akif Gürzap, Cahit Irgat, Atıf Avcı, Türkan Can, Gülay Onurkan 

Konu: Saip Paşa İzmir'in önde gelen tanınmış kişilerinden, belediye başkanlığı yapmış birisidir. Saip Paşa' nın yeğeni Hüseyin Kenan dayısının zoruyla mühendis olmuş daha sonra annesinin dükkânını satıp Avrupa'ya müzik eğitimi almaya gitmiştir. Güzel keman çalan Hüseyin Kenan müzikteki yeteneğini batı dünyasına kabul ettirmiştir. Dayısının ısrarıyla çocukluğunun geçtiği şehre, İzmir'e gelir. Saip Paşa vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan'la şimdi övünmekte, ziyafetler düzenleyerek bu ünlü besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. 

Hüseyin Kenan yaz bitince İstanbul'a döner. Niyeti Prenses Cavidan'la evlenmektir. Hüseyin Kenan prensesin Mısır'a gittiği sırada tekrar İzmir'e döner. Orada Lamia ile aralarında yakınlaşma başlar ve Lamia'ya sahip olur. Daha sonra Lamia ile evlenmek istediğini söyler. Fakat Lamia, bunu vazife icabı yaptığını düşünerek evlenme teklifini kabul etmez. Lamia hamileliğini üç ay sonra öğrenir ve intihar etmek ister. İntihardan kurtarılır, Kütahya'ya akrabasının yanına gönderilir. Lamia kızı Mekrube'yi orada doğurur. Hayli maceralı geçen günlerden sonra birisiyle evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni Doktor Vedat Kütahya'ya gelir. Lamia Hüseyin Kenan'ın Prenses ile evlendiğini Doktor Vedat'tan duyar. Lamia kocasından ayrılır. Vedat onunla evlenmek istese de reddeder. Kızıyla İstanbul'a gelir. Kısa bir süre sonra Vedat da İstanbul'a gelir. Bir gün Vedat'ın muayenesinde Hüseyin Kenan'la Lamia karşılaşır. Hüseyin Kenan Lamia'yı sevdiğini geç fark etmiş evlilik hayatında muylu olmamıştır. Vedat'ın Lamia ile evleneceğini duyan Hüseyin Kenan intihar eder ve Lamia'ya kavuşamaz.

BİR DAĞ MASALI (1947) "Reşat Nuri Güntekin"

 

Yönetmen Senaryo: Ömer Turgut Demirağ, Operatör Cezmi Ar,

Yapım: And Film/Turgut Demirağ 

Oyuncular: Kadri Eroğan, İsmail Galip Arcan, Nevin Aypar, Perihan Yanal, Vahi Öz, Muharrem Gürses, Halit Akçatepe, Ekrem Gökkaya, E. Sabri Gülener, Cemal Erol… 

- Müfettiş Nuri, hakkında şikâyet bulunan köy öğretmeni Ahmet ile ilgili soruşturma yapmakla görevlendirilir. Köye doğru yola çıkan Nuri, yolda bir kaza geçirir. O sırada şans eseri orada bulunan Ahmet, müfettişi kurtarır. Öğretmenin evinde kalmaya başlayan müfettiş, yapılan ihbarlarla ilgili araştırma yapmaya başlar. Bu süreçte ihbarların asılsız olduğunu anlayan Nuri, köylülerle öğretmenin arasının çok iyi olduğunu fark eder. Zamanla Ahmet'in geçmişine yönelik daha fazla şey öğrenen müfettiş, öğretmenle dost olacaktır. 

 

DUVAKSIZ GELİN (1942) "REşat Nuri Güntekin"

 

 Yönetmen: Adolf Körner, Senaryo: Refik Kemal Arduman  Foto Direktörü: Necati Tözüm,  Yapım: Ha-Ka Flm/Halil Kâmil 

Oyuncular: Halide Pişkin, Naşit Özcan, Vedat Karaokçu, Şevkiye May, Hüseyin Kemal, Reşit Baran

Konu: Âşık olduğu ev sahibinin kızı Zehra uğruna boşadığı karısıyla tekrar evlenmek için araya bir hülleci koyan Hafız'ın güldürüsü.

Not: Hülle, İslam'da bir erkekle kadının 2 defa boşanıp tekrar evlenmeleri evliliklerini üçüncü denemelerinde de sürdüremeyip 3. defa da boşanırlarsa tekrar evlenmeleri yasak olduğundan, başka biriyle anlaşmalı evlenip kısa süre (örneğin 1 hafta) evliliğinin sürüp boşanmasının ardından tekrar süresini bekleyip eski kocası ile evlenmesi şeklinde terim olarak meşhur olmuş hukuki hile şeklidir. Bu uygulama İslam'a uygun olmayıp evlilik yasağını hile yoluyla delme anlamında kullanılan bir terimdir



 Reşat Nuri Güntekin'in "Hülleci”  isimli romanından

TAŞ PARÇASI (1939) "Reşat Nuri Güntekin"

 



Yönetmen-senaryo: Faruk Kenç, Operatör: Necati Tözüm, Yapım: Ha-Ka Film/Halil Kâmil

 Oyuncular: Nevzat Okçugil, Suavi Tedü, Nebahat Balta, Seniye Baran, Mehmet Karaca, Mürvet Ağlatan, Sıtkı Akçatepe  

Konu: Üvey annesinin bir başka erkekle ilişkisini öğrenip bunu babasına haber veren bir gencin öyküsü. Bu filmde ana fikir olarak; Kadının ihaneti, kocanın kusuru, haklı gösterilmekle beraber bunun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri anlatılmaktadır. 

 

ANKARA POSTASI (1928) "Reşat Nuri Güntekin"

 

 Yönetmen Senaryo: Muhsin Ertuğrul, Görüntü Yönetmeni: Cezmi Ar, Yapım: İpek Film/İpekçi Kardeşler

Oyuncular: Muhsin Ertuğrul, Neyyire Neyir, Behzat Butak, Ercüment Behzat Lav, Sait Köknar, İsmet Sırrı, Nafia Arcan, Kemal Küçük, Naşit Özcan, İsmail Galip Arcan, Vasvi Rıza Zobu, Hazım Körmükçü, Hüseyin Kemal Gürmen 

Konu: Kuvayi İnzibatiye komutanının eşi Necmiye Sultan, kocasını görmek için İstanbul'dan Adapazarı'na gelir. Konakladığı evde, Kuvva-i Milliyeci’lerin kuryesi Kudret'le tanışır. İkisi birbirlerine âşık olurlar. Ancak bir çatışmadan sonra Necmiye, Kudret'i ele vermek isteyince, Kudret'in annesi tarafından öldürülür. Kudret başka bir çatışmada yaralanınca, kurye görevini kardeşi Osman alır. Yolda Osman, nişanlısını üç zorbanın elinden kurtarır. Ancak nişanlısı vurulmuştur. Osman buna rağmen yoluna devam eder.

Edebiyat tarihimiz açısından önemi yanında, okur tarafından da benimsenen ve bir kuşağı eserleri ile oldukça etkilemiş ve geniş kitlelere ulaşmış bulunan Reşat Nuri Güntekin'den sinemaya uyarlanan ilk örnek; özgün eserlerinden biri değil de “François de Curel'in” La Terre Inhumaine'sinden “Bir Gece Faciası” adı ile uyarladığı oyunun olması ilginçtir. “İnsafsız Toprak” adlı oyun “Bir Gece Faciası” olarak uyarlandıktan sonra 1928 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından Ankara Postası adıyla sinemaya uyarlanır. 

"Kuvva-i Milliyeciler ile çalışan bir kurye ile sonunda hedefine ulaşan bir 'taarruz emrinin' öyküsü.  Güntekin, 1. Dünya savaşında Alsace-Lonaine'de geçen öyküyü Kurtuluş Savaşı'na ve Adapazarı'na taşır, Fransız pilotu, Türk kuryeye; Alman prensesi ise Çerkez Sultana uyarlar. Ertuğrul da Senaryoyu yazarken yeni düzenlemeler yapar, kişileri biraz daha çoğaltır entrikayı zenginleştirir; bu arada Senaryo: da tutarsızlaşır.”  [1]



[1] Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye”  syf; 34

REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889- 1956)

 İlköğrenimini Çanakkale'de Mekteb-i İptidai'de yaptı. Mekteb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) ve İzmir'de bir Fransız okulunda öğrenim gördü. 1931'de Milli Eğitim müfettişi oldu, bütün Anadolu'yu dolaştı. 1939-1943 arasında Çanakkale milletvekiliydi. 1947'de Milli Eğitim Başmüfettişliğine getirildi. 1950'de Paris'te Kültür Ataşesi ve UNESCO'da Türkiye temsilcisi oldu. 1954'te emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları Edebi Kurul üyeliği yaptı. 

İlk eseri "Eski Ahbap" isimli uzun öykü, 1917’de "Diken" dergisinde yayınlandı. Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanı sıra "Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Cemil Nimet" gibi takma isimler kullandı. Mizah ve magazin yazılarını da "Ateşböceği, Ağustosböceği, Yıldızböceği" gibi isimlerle yayınladı.

1922'de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilen ve aynı yıl kâtip olarak basılan "Çalıkuşu" romanıyla ünlendi. Bu romanı önce "İstanbul Kızı" adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması olanağı çıkmayınca romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu, dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Sinema ve televizyona da uyarlandı. 

 
      Roman: Çalıkuşu (1922), Gizli El (1924), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953 

     Öykü: Gençlik ve Güzellik (1919), Roçild Bey (1919), Eski Ahbap (1919), Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1928), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930

    Oyun: Hançer (1920) , Eski Rüya (1922), Ümidin Güneşi (1924), Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı İhtiyar Serseri (Üç oyun bir arada, 1925), Taş Parçası (1926), Hülleci (1926), Bir Köy Hocası (1928), Babür Şah'ın Seccadesi (1931), Bir Kır Eğlencesi (1931

 



[1] https//www.haberler.com/resat-nuri-guntekin/biyografisi/

YATIK EMİNE (1974) "Refik Halit Karay"

 

     Yönetmen: Ömer Kavur, Senaryo:  Turgut Özakman, Ömer Kavur, Görüntü Yönetmeni: Renato Fait, Yapım: Günaydın Filmcilik, 

      Oyuncular: Serdar Gökhan, Necla Nazır, Bilal İnci, Mahmut Hekimoğlu, Turgut Özatay, Atilla Ergun, Osman Alyanak, Guzin Ozipek, Renan Fosforoglu, İ. Hakkı Şen, Müşerref Çapın, Ahmet Turgutlu, Osman Çağlar, Zeki Alpan, Necati Er, 

     Konu:  Ankara’da yaşayan Yatık Emine, fahişelik yaparak geçimini sağlamaktadır. Fakat bu durum Anakara’daki yetkilileri rahatsız eder. Yatık Emine yüzünden çeşitli olaylar çıktığı için Ankara’daki yetkililer onu Ankara’ya iki saat uzaklıkta bir ilçeye gönderme kararı alırlar.  

  Yatık Emine’yi ilçeye gönderen kaymakam Yatık Emine’nin b u ilçeden başka yere gitmesine de mani olunmasını bildiren bir yazı ile Emine’yi ilçeye gönderirler. Kaymakam ayrıca jandarma bölük komutanına Yatık Emine’nin kasabanın genel ahlakının bozmaması konusunda da uyarır. Bu emir üzerine Jandarma Komutanı Sabri Yatık Emine’yi yanına çağırttırır ve Yatık Emine ile konuşur. Yatık Emine’nin asıl adı Yanık Emine’dir, ama yaptığı işten dolayı da ona Yatık Emine demeye başlamışlardır.  Emine amirler ile konuşurken peçesini açmakta kapkara güzel gözleri ile insanları çok etkilemektedir. Buna rağmen bu kasabada Yatık Emine’ye doğru dürüst sahip çıkacak kimse yoktur. Yatık Emine, Jandarma Komutanı Sabri’nin tembihlerine uyacağını söyleyerek oradan ayrılır.

Sabri’nin Yatık Emine’ye bulduğu ev kasabanın hayli dışında içi bomboş eşyasız bir evdir. Yatık Emine bu evde yapayalnız ve kimsesiz yaşamaktadır. Hiç kimse onunla konuşmamakta kimse onunla ilgilememektedir. Yatık Emine bu boş evde sefil bir halde kalmıştır. Gürcü Server Yatık Emine’ye, gizli gizli yardım etmekte ve ona eşyalar getirmektedir.  Fırıncının her gün verdiği bir ekmek verilmez olur.

Emine hastalanır, günlerce ortalıkta görünmez. Jandarma bölük komutanı, Sabri ile bir Çavuş ve bir askeri onu bulmaları için görevlendirir. Görevliler, Yatık Emine’nin evine geldiklerinde Yatık Emine’nin açlıktan ölmüş cesediyle karşılaşırlar.



R.H. Karay’ın 1940 yılında yazdığı “Gurbet Hikâyeleri” isimli eserinden Yatık Emine adıyla filme aktarılmıştır.  

İKİBİN YILIN SEVGİLİSİ (1973) "Refik Halit Karay"

 

Yönetmen: Ertem Göreç, Senaryo: Safa Önal, Kamera: Orhan Kapkı, Yapım: Er Film/Berker İnanoğlu   

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Serdar Gökhan, Atıf Kaptan, Ekrem Gökkaya, Birtane Güngör, Nubar Terziyan, Hüseyin Zan, Kemalettin Çelme, Mete Sezer, Oğuz Salman, Tarık Şimşek, Mümtaz Ener, Diler Saraç

     Konu: Sosyetenin gözbebeği Güldan yeni tanıştığı arkeolog Dr. Fahir'den iki bin yılında tanıştıkları şeklinde aldığı bilgi ile şaşırır.  Fahir; Güldan'ın Sibel Tamara, kendisinin çöl haydudu Reşit oduğu dönemde Beyt-ül Şebab'ta yaşadıkları aşkı anlatır, iki sevgilinin ölümü ile biten bu ilk buluşmadan sonra, Sultan Selim döneminde Macaristan'ın Panas bölgesindeki karşılaşmalarında Güldan, prenses Amonfia, Fahir ise kendini Pontus komutanı Alexis Paros diye tanıtan Türk casusudur, kaçınılmaz aşk yine acı son ile biter. Aleis Paros savaşta şehit düşer, Müslüman olarak Zerinbaş adını alan Amonfia, intihar eder. Güldan ve Fahir ikibin yıl sonra' yine büyük bir aşkı yaşarlarken Fahir ortadan kaybolur, kaza sonucu kötürüm kalmıştır. Bu kez Güldan O'nu bulur ve 'reenkarasyon'lar sonucu sevgililerin üçüncü kez buluşmaları mutlu sona erer.  

 


 Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf, 92

KARLI DAĞDAKİ ATEŞ (1969) "Refik Halit Karay"

 

Yönetmen-senaryo: Safa Önal, Operatör: Necat Okçugil, Yapım: Er Film/Berker İnanoğlu

 Oyuncular: Ayhan Işık, Filiz Akın, Avni Dilligil, Nevzat Okçugil, Yusuf Sezer, Piraye Uzun, Önder Somer, Deniz Akar, Nezihe Güler, Sadri Karan, Nevin Dilber, Nur Silvana, Nevin Gilda

 Konu: Binnur, zengin bir ailenin kızıdır. Aileye uygun bir damat adayı olan Ulvi ile evlenmek üzeredir. Kısa bir tatil için Uludağ’a gider. Orada Yusuf adında gizemli bir adamın varlığından bahsedilir. Yusuf, varlıklı biridir. Toplumdan kaçmak için yalnız başına bir dağ evinde yaşamaktadır. Aşktan ve bağlanmaktan uzak farklı kadınlarla birlikte olur. Tesadüfen karşılaşan Binnur ve Yusuf birbirlerine âşık olurlar.

NİLGÜN (1968) "Refik Halit Karay"

 

    Yönetmen: Ertem Eğilmez, Senaryo: Burhan Bolan, Operatör: Kriton İlyadis, Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez, Nahit Ataman

    Oyuncular: Kartal Tibet, Fatma Girik, Önder Somer, Oya Peri, Münir Özkul, Ahmet Turgutlu, Tevhit Soyurgal, Mümtaz Alpasla, İlhan Hemşeri, Muazaffer Yenen, Ali Seyhan, Ali Ekdal, Adnan Mersinli, Arap, Oktay Yavuz, Zeki Sezer, Erdoğan seren, Orhan Çoban, Mehmet Büyükgüngör 

    Konu: Maceraperest bir adam olan Ömer Hindistan yolculuğu dönüşünde, bindiği gemide prenses olduğunu söyleyen Nilgün isimli bir kıza âşık olur. Nilgün gerçekten de bir prensestir, ama erkeklerle alay etmektedir. Yanında teyzesi Dilbeste olduğu halde bu huyunu gemide bile sürdürmektedir. Ayrıca zengin ve ihtişamlı görüntüsü altında fakir bir kızdır. Ömer bunu anlamıştır. Nilgün, Ömer'i de diğerleri gibi alay ederek terk etmiştir. Aslında o da Ömer'i çok sevmiştir, ama ona çok muhteşem bir hayat vaad eden Melik Ahmet ile evlenmiştir. Ömer, Nilgün'ü uzun zaman arar, fakat bulamaz. Nilgün uzak bir Hint diyarındadır. Ömer daha fazla dayanamaz ve Türkiye'ye gelmek üzere bir yolcu gemisine biner. Bu gemide Nilgün ile tekrar karşılaşır. Nilgün aslında Melik Ahmet ile evlenmemiş sadece planlı bir şekilde Ömer'in sevgisini denemiştir. Onları tekrar birleştirmek kaptan Tayfur ve Melik Ahmet' e düşecektir.

NİLGÜN (1954) "Refik Halit Karay"

 

     Yönetmen: Münir Hayri Egeli, Senaryo: Sezai Solelli, Operatör: Enver Burçkin, Yapım: Lale Film/Cemil Filmer

    Oyuncular: Cüneyt Gökçer, Erika Ramberg, Lale Oraloğlu, Asuman Korad, Annie Ball, Şeref Gürsoy, Fatma Birgen, Bakiye Fayasof, Atıf Kaptan, Feridun Çölgeçen

     Konu: Film, Bombay'da birbirlerine rastlayan Ömer ile Nilgün’ün aşkını anlatır. Ömer, maceralarla dolu bir hayat yaşayarak dünyayı dolaşmaktadır. Bombay’a yolculuğu sırasında Nilgün ile tanışır. Nilgün'e duyduğu ilgi zamanla aşka dönüşür. Nilgün de zengin koca arıyor olmasına rağmen Ömer’i sevmeye başlar. Nilgün, zengin Hint Prensi Ahmed ile Ömer arasında seçim yapmak zorunda kalır. Bombay’da buluşup, nihai kararlarını açıklamak üzere ayrılırlar. Ancak ayrılık esnasında yaşananlar Nilgün’ün kararında etkili olur.

SÜRGÜN (1951) "Refik Halit Karay"

 


Yönetmen-senaryo: Orhon Murat Arıburnu, Operatör: Aram Hugosyan, Yapım: Duru Film/Naci Duru

Oyuncular: Orhon M. Arıburnu, Nedret Güvenç, Ayla Karaca, İhsan Evrim, Ercümen Behsat Lav, Renan Fosforoğlu, Muharrem Gürses, Hikmet Serçe, Neşet Berküren, Adil Güldürücü, Muazzez Arçay, Mualla Sürer, Feridun Çölgeçen

 Konu: 1941 yılında yazılan Sürgün’ün ele aldığı konu ve Türk edebiyatında oluşturduğu yankı bakımından Refik Halit Karay'ın en ünlü eserlerindendir. Romanın başkahramanı durumundaki Hilmi Efendi Türkiye devleti tarafından sürgüne gönderilmiştir.

     Hilmi Bey, roman içerisinde korkunç ve kötü bir sona yuvarlanır. Sağlığını, aklını ve hayatım kaybeder. Roman, Hilmi Bey'in memleketinden ayrılırken vapur iskelesinde kızı Seher ile vedalaşmasıyla başlar. Seher hoppa bir kızdır. Kızının kötü yola düşeceğinden korkmaktadır. Daha sonra Seher'in Kani adlı bir aktörle evlendiği haberi duyulur. Alkol ve uyuşturucu tuzağına sürüklenen Seher, romanın sonunda babasının ölümüne de neden olur Seher, Sitti Nevber adıyla Halep gecelerinde dansözlük yapmaktadır. Deyim yerindeyse, bedenini pazarlayan bir kadın durumundadır. Hilmi Efendi, davetli olarak gittiği bir gece kulübünde, Sitti Nevber adıyla, yarı çıplak dans eden kadının kızı Seher olduğunu görür ve kalp krizi geçirerek ölür.  (Sürgün, 5. Baskı, 1985, s.195) 


 Eser hakkında geniş bilgi Bknz: (Yakup Çelik, Cumhuriyet Dönemi Roman, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Türk Edebiyat Tarihi, sayfa215-275, cilt4 )

ÇETE (1950) "Refik Halit Karay"

 

Yönetmen-senaryo: Çetin Karamanbey, Foto Direktörü: Onnik Kalutsuyan, Yapım: Duru Film/Naci Duru

Oyuncular: Neriman Köksal, Nazım İnan, Yılmaz Duru, İhsan Evrim, Bülent Ufuk, Oktar Durukan, Orhan Murat Arıburnu, Kadri Ögelman, Atıf Kaptan, Hulusi Kentmen, Ceyda Karasu, Zeki Alpan, Bülent Ufuk

Konu: İstanbul’un işgali sırasında karşı kuvvetlere karşı koyan çete reisi Kıran Beyin mücadelesi anlatılır. Çarlık Rusya'sı prenseslerinden Nina, devrim sırasında ve sonrasında Beyaz Ruslar yanında çarpışmalara katılmış, komitacılık yapmıştır, daha sonra Fransa'ya kaçar ve devrim (1789) sırasında kralın yanında yer almış bir aileden gelen Emest'le evlenir.

      Emest I. Dünya savaşından sonra Adana''dadır; Nina yanına gitmek için Beyrut'a gelir, Sovyet gizli örgütü tarafından izlenmektedir. Gitme işlerinde pürüzler çıkınca, kaçak yoldan bir oduncu teknesi ile İskenderun'a geçmeyi planlar. Yıl 1921'dir. Nezih, yedek subay olarak katıldığı L. Dünya savaşından sonra işgal altındaki Adana'da Fransızca öğretmenliği yaparken eski komutanının önerisi ile dağlara çıkıp Kıran Bey adını alıp çeteci olur. Teknesi hücuma uğrayınca denize atlayan Nina, sahilde Kıran Bey'in adamlarınca kurtarılır ve onların yanında kalır. Bir süre sonra Kıran Bey ile birbirlerini severler. Nina peşindeki Ruslar ve Fransızlar tarafından denizde kaybolmuş kabul edilir. Kıran Bey çetesini kaybedip yalnız iki adamı ile kalınca, başka birliklere katılmak için hareket ederken Nina'yı da Fransızların yanına yollar. Ayrılışlarından sonra Nina, Kıran Bey'e kurulan bir tuzağı öğrenir ve geri dönerek haber verir ve onlarla birlikte çarpışırken yaralanır. 1938 yılına gelindiğinde bir Ege kasabasında kendilerinden turistlik tarihsel bilgi almaya gelen bir gazeteci artık evlenmiş olan Nina ve Kıran Bey’e mutlaka Antalya dağlarına gitmelerini, dağları gezmelerini önerir. Oraları çok iyi bilen Kıran Bey ve Nina mutlaka gideceklerini söylerler.)[1]  

 



[1] Orhan Ünser “Kelimelerden Görüntüye”

REFİK HALİT KARAY (1888 - 1965)

 

Babası, Maliye baş veznedarı, Mevlevî tarikatının tanınmış siması Mehmed Halid Bey, annesi, Kırım Han sülalesi Giray’lardan Nese Hanımdır. On iki yaşına kadar kışın, Vezneciler’deki Şemsülmaarif Mektebine, yazın Göztepe’deki Taş Mektebe devam etti. On iki yaşında, Galatasaray Lisesi yatılı kısmına verildi. On sekiz yaşında, okul müdürü ve Fransızca öğretmeni ile aralarında geçen bir olay nedeniyle okuldan ayrıldı (1904). Dışarıdan lise olgunluk imtihanını verip, babasının da isteğine uygun olarak Hukuk Mektebine girdi. Sınavla girdiği Mekteb-i Hukuku (Hukuk Fakültesi) ikinci sınıfta iken yarım bıraktı. 

Kirpinin Dedikleri adıyla kitaplaşan yazıları yüzünden tehditler almaya başladı, ancak İttihad ve Terakkicilere karşı eleştirilerini sürdürmekten vaz geçmedi. İttihad ve Terakki Fırkası işbaşına geçince Sinop’a sürüldü (1913), oradan Çorum’a (1916), Ankara’ya ve Bilecik’e nakledilerek beş yıl sürgünde tutuldu.

  17 Temmuz 1938 tarihinde “150’liklerin af edilmesiyle yurda dönerek İstanbul’a yerleşti (1938) Aktif politikaya girmeyerek Aydede gazetesini ikinci defa çıkardı (1948-59), Bu sürgün hayatı ve seyahatleri, Memleket Hikâyeleri adlı eserindeki hikâyelerin yazılmasına malzeme hazırladı. Bazı hikâye ve sohbet yazılarını 1917-18 yılları arasında İttihad ve Terakki’nin kültür dergisi Yeni Mecmua’da yayımladığında büyük ilgi uyandırdı. Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin, onun, Türkçeyi en iyi kullanan yazar olduğu görüşünde birleştiler.  

Bazı Eserleri 

Roman: İstanbul’un İçyüzü (1920, İstanbul’un Bir Yüzü adıyla, 1939), Yezidin Kızı (1939), Çete (1939), Sürgün (1941), Anahtar (1947), Bu Bizim Hayatımız (1950), Nilgün (3 cilt, Türk Prensesi Nilgün), 1950; Mapa Melikesi Nilgün, 1950; Nilgün’ün Sonu, 1952; tek cilt olarak 1960), Yer Altında Dünya Var (1953), Dişi Örümcek (1953), Bugünün Saraylısı (1954), İkibin Yılın Sevgilisi (1954), İki Cisimli Kadın (1955), Kadınlar Tekkesi (2 cilt, 1956), Karlı Dağdaki Ateş (1956), Dört Yapraklı Yonca (1957), Sonuncu Kadeh (1965), Yerini Seven Fidan (1977), Ekmek Elden Su Gölden (1980), Ayın On Dördü (1980), Yüzen Bahçe (1981). 

 Öykü: Memleket Hikâyeleri (1919), Gurbet Hikâyeleri (1940).

Fıkra: Bir İçim Su (1931), Bir Avuç Saçma (2. bas. 1939), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makiyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944). 

Oyun; Deli (bir perdelik oyun, 1929), Kanije Müdafaası ve Tiryaki Hasan Paşa (oynandı, basılmadı).



 Bknz https//islamansiklopedisi.org.tr/karay-refik-halit

KÖYE GİDEN GELİN (1964) "Rakım Çalıpala"

 



Yönetmen: Ülkü Erakalın, Senaryo: Vural Sözer, Kamera: Şevket Kıymaz, Yapım: Ülkü Film/Ülkü Erakalın

  Oyuncular: Fatma Girik, Tanju Gürsu, Sadri Alışık, Gönül Yazar, Kenan Pars, Semih Sezerli, Zuhal Tan, Asım Nipton, Handan Adalı, Muazzez Arçay 

  Konu: Adana’da zengin ve sosyetik bir hayat süren kadının köydeki yaşantısı anlatılır.

 

RAKIM ÇALAPALA (1906 - 1995)

 

İstanbul Lisesi'ni ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi (1935). Henüz lise öğrencisiyken Yarın gazetesinde gazetecilik yaşamına atıldı. Daha sonra ise Son Posta ve Akın gazetelerinde yazdı. Bir yıl süreyle Osmanlı Bankası'nda da çalıştı (1932). 1932'de öğretmen Nimet Hanım'la evlendi. 1936'da Türkiye Yayınevi'ne girerek, orada Yavrutürk ve Çocuk Haftası dergilerini yönetti. Resimli Hayat, Yedigün ve Karikatür dergilerinde de çalıştı. Musevi Lisesi'nde ve Alman Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. 1951'de Hürriyet gazetesinden ayrılarak Atlas Yayınevi'ni kurdu.

 Roman: Köye Giden Gelin (1950).

Öykü: Aşk İnsanı Güzelleştirir (1965), Işıklı Pencere (1965).

Oyun kitapları: Eski Bir Dost (1933), Köyden Gelen Ses (1933). Çok sayıda ders kitabı yazan Çalapala, daha çok halk için romanlar, çocuk öykü ve romanları (çoğunlukla eşi Nimet Çalapala ile) yazdı. 

Çocuk kitapları 87 Oğuz (1933), Mustafa Atatürk'ün Romanı (1944), Yavrutürk Şiirleri (1968).

 

YARIN YARIN (1987) "Pınar Kür"

 

 Yönetmen: Sami Güçlü, Senaryo: Murat Somer, Sami Güçlü, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay, Yapım: Burç Film/Fedai Öztürk          

 Oyuncular: Hülya Avşar, Selçuk Özer, Kerem Yılmazer, Hülya Erçel, Muhip Arcıman, Zeki Yıldırım, Meltem Savcı, İsmail Kündem, Sevim Çalışgir  

Konu: Seyda evlilik sonrası bunalıma giren genç bir kadındır. Kendisi ile ilgilenmeyen kocası bir film yıldızı ile ilişkisi giderek evliliklerini parçalamaya başlar. Seyda sürüklendiği yalnızlık içinde bir toplantıda eskiden tanıştığı ve kendisini seven Selim'le karşılaşır Selim, Türkiye'ye tatile gelmiştir. Seyda'ın kocasının önerisiyle Selim, Seyda'larda kalır, aralarında yakınlaşma olur.

Yurt dışından dönen Selim bir gün İstanbul'u yeniden keşfe çıkar. Seyda oğlu ile rnotor gezintisinden döner. Oktay karısı Seyda’dan sıkılmaya başlamıştır, artık Aysel Alsan vardır. Bağlarbaşı’nın kenar mahallesinden çıkan, sinema oyuncusu Aysel ise Oktay’ı kullanmaktadır. Oktay Seyda ile gittiği yemekte Aysel ile yeni tanışıyor gibi davranacaktır. Aysel ise Seyda’yı merak etmektedir, Selim annesinin zoru ile geldiği yemekte Seyda’yı beş yıl sonra tekrar bulur, aslında Oktay'ın uzak akrabasıdır. Seyda bir öğretmen anne-babanın tek kızıdır, fizik rnühendisliğinde okurken Oktay ile olan ilişkisi nedeni ile bir sınavı ilk kez veremeyince, evlenmeye karar verir, okulu bırakır…([1]) 

 



[1] Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye”

ASILACAK KADIN (1986) "Pınar Kür"

 

Yönetmen-senaryo: Başar Sabuncu, Yapım: Uzman Film/Ferit ve Kadir Turgut Kardeşler

Oyuncular: Müjde Ar, Yalçın Dümer, İsmet Ay, Güler Ökten, Haldun Ergüvenç, Can Kolukısa, Gülsen Tuncer, Gökhan Mete, Zihni Küçümen, Gül Vergon, Şükriye Atav, 

Konu: Annesi ve üvey babasıyla birlikte İstanbul'a gelen Melek, yaşlı bir hanıma hizmet etmek üzere bir zengin evine yerleştirilir. Aile baskısı altında büyüyen Melek, boynu bükük, ama duygulu bir genç kızdır. Bir gün yaşlı kadın ölür.

Melek evine dönmek ister. Ama ölen kadının yaşlı oğlu Hüsrev (İsmet Ay) genç kızın gitmesini engeller. Hüsrev, dengesiz ve gizli sapık eğilimleri olan yitik bir adamdır. Gençliğinde yurt dışından getirdiği bir yabancı kadını, annesinin bazı anlaşmazlıklar nedeniyle evden göndermesi, yaşamındaki en büyük acıyı oluşturur. Ve aşkını yitirmenin acısını üzerinden atamayan Hüsrev, Melek'e fetiş tutkularla yaklaşır. Ona, geçmişte kalan eski sevgilisinin elbiselerini giydirir. Ama iç çamaşırı giymesini istemez... Tüm bu garip arzuların tutsağı haline gelen Melek, Hüsrev'e boyun eğerek onunla evlenmek zorunda kalır. Hüsrev iktidarsız, Melek bilinçsizdir... Hüsrev, evine getirdiği erkeklerle Melek'i zorla seviştirip, onları izler...

Melek'i çocukluğundan tanıyan Emsal kalfanın oğlu Yalçın, tatil için geldiğinde bu evlilik onu şaşırtır. Melek'e gizli bir zaafı olan Yalçın'a arkadaşları, tüm bu olayları anlatırlar. Yalçın, bu korkunç ilişkilerin doğruluğuna inanmaz, ama bir süre sonra gerçeği kendi gözleriyle görür. Üstelik o da daha sonra Melek'le kocasının önünde sevişecek ve ona âşık olduktan sonra Hüsrev'i av tüfeğiyle öldürecektir... Delikanlının amacı, Melek'i bu çirkefin içinden çıkarıp kurtarmaktır, ama...( [1])



[1] Agâh Özgüç “Türk Filmleri Sözlüğü”  2. cilt, syf, 253

PINAR KÜR (1945)

 


Çocukluğu Anadolu’nun çeşitli kentlerinde ve Londra’da geçti. On üç yaşında gittiği ABD’de beş yıl kaldı. İlk ve ortaokulu Bursa’da, liseyi New York’ta okudu. Robert Kolej yüksek bölümünü bitirdikten sonra Fransa’da beş yıl yaşadı. Sobene Üniversitesinde Karşılaştırmalı Edebiyat Kürsüsünde “Yirminci Yüzyıl Tiyatrosunda Gerçeklik ve Yanılsama” konulu doktorasını verdi. Yurda döndükten sonra bir süre Ankara Devlet Tiyatrosunda dramaturg (1971-73) olarak çalıştı. 

İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulunda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1996’dan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya İletişim Bölümünde görev yaptı. İngiliz ve Fransız edebiyatının pek çok nitelikli eserini Türkçeye kazandırdı. Editörlüğünde dünya edebiyatı seçkisi “Short Fiction in English” Ekim 2001’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı. İstanbul Bilgi Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 
 

Roman: Yarın Yarın (1976), Küçük Oyuncu (1977), Asılacak Kadın (1979), Bitmeyen Aşk (1986), Bir Cinayet Romanı (1989), Sonuncu Sonbahar (1992), Beşpeşe (Bülent Erkmen, Celil Oker, Elif Şafak, Faruk Ulay ve Murathan Mungan ile 2004). 

Öykü: Bir Deli Ağaç (1981), Akışı Olmayan Sular (1983), Hayalet Hikâyeleri (2004). 

Çeviri: Dörtlü (1985)-Geniş Geniş Bir Deniz (1989)-Karanlıkta Yolculuk (1989)-Günaydın Geceyarısı (1990)-Dalda Duran Kuşlar (1991) (Jean Rhys’tan), Âdem’den Önce (Jack London’dan, 1994), 



[1] https//www.turkedebiyati.org/yazarlar/pinar-kur.html